SÜLEYMANİYE - Barış ve Demokratik Toplum Grubu'nun silah yakma töreninden umutla ayrılan insan hakları savunucuları ve aydınlar, sürecin başarısı noktasında tüm kesimlere sorumluluk düştüğüne işaret etti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine dün Süleymaniye kırsalında bulunan Şikefta Casenê’de tarihi bir adım atıldı. Barış ve Demokratik Toplum Grubu, Öcalan'ın çağrısı üzerine silahlarını imha etti. Törene birçok siyasetçi, sivil toplum örgütü temsilcisi, aydın ve yazar katıldı. Ayrıca çatışmalı süreçte hayatını kaybedenlerin yakınları da töreni izledi. Katılımcılar, törendeki izlenimlerini ve sürece dair görüşlerini Mezopotamya Ajansı'na (MA) anlattı.
Roboskili ailelerden Veli Encü, çok önemli ve anlamlı bir güne tanıklık yaptığını dile getirdi. 50 yıldır bu topraklarda Kürt ve Türk halkının büyük bir savaş yaşadığını dile getiren Encü, bu savaşta çok sayıda gencin yaşamını yitirdiğini, büyük acıların yaşandığını ifade etti. Bu barış girişimi ile akan kanın durması için girişimde bulunulduğunu dile getiren Encü, Roboskî ailelerinden biri olarak bu sürece destek olunması çağrısı yaptı.
Encü, “Bugün yaşanan tablonun şahidi olduk. Herkes bu yaşananlara anlam vermeli, sahip çıkmalı. Kürt özgürlük hareketi ve önderinin samimiyeti bugün gösterdi ki talepleri onurlu bir barış. Devlet ve AKP hükümeti de bu adıma anlam vermeli, önemli bir yerde görmeli. Kürt halkı 100 yıl, 50 yıl önceki durumda değil, kandırılamazlar. Oyunlarla Kürt halkını kandırmaya çalışmasınlar. Büyük bir umutla onurlu bir barışa doğru yürüyoruz. Burada ihtiyaç duyduğumuz şey AKP ve devletin de bu çerçevede sürece yaklaşmasını bekliyoruz” dedi.
BİRDAL: HERKES 'NE YAPABİLİRİM' DİYE SORMALI
İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı Akın Birdal, insan hakları savunucuları olarak insan haklarına evrensel çerçevede bakarken coğrafyamızdaki öncelikleri belirlemiştik. Bunların başında da Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü geliyordu. Bu nedenle de çözüm yolunda çeşitli girişimlerde bulunduk. Dün Amed’ten çıktıktan ve Süleymaniye’ye gidinceye kadar kendi ayak izlerime rastladım ve anımsadım. Örneğin 1996’da 8 esir askeri getirdik PKK’nin elinden. Biz o zaman PKK’nin meşruiyetini, barışçı yanını gördük. Keşke o zaman bu durum devletçe itibar edilseydi, kabul edilseydi bu acılar yaşanmazdı. Bu süreçte bu kadar çok fazla katliamlara, suikastlara, cezaevlerindeki ölümlere, ölüm oruçlarına, köy yakma ve sürgünlere tanıklık ettik. Bu kez de iyi bir şeye tanıklık etmenin heyecanını duyduk. Bugün çok heyecanlandırıcı, duygu dolu bir an yaşadık. Şimdi o ateş ses olsun, söz olsun, zulmün sonunu getirsin. Karanlığı aydınlatsın. Şimdi dönüyoruz büyük bir heyecan duyuyorum” dedi. Erdoğan’ın yapacağı açıklamaya dikkat çeken Birdal, “1 Ekim’de başlayıp, 27 Şubat’taki Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ve yine haziran ayındaki Sayın Öcalan’ın manifestosu ışığında gereğinin yapılması noktalandı. Şimdi sıra devlette, sıra iktidarda, sıra Meclis’te, sıra emek ve demokrasi güçlerinde. Çünkü barışın kalıcılığı ve onuru bu sürecin toplumsallaşmasıyla ilgilidir. Herkes için de ne yapabilirim sorusunu sorup yarından itibaren de başlamalı” diye konuştu.
BARIŞ ANNESİ: ADIM ATILSIN
Barış Annesi Peyrize Kurt da töreni izlemek için alanda yer alan isimlerden oldu. Barış Anneleri olarak yıllardır barış için mücadele ettiklerini belirten Peyrize Kurt, Kürtlerin esir edilmesi için yıllardır yürütülen bir savaş olduğunu söyledi. Siyaset yolunun açık olduğu bir dönemde hiçbir gencin, çocuklarının savaşmayı tercih etmeyeceğini dile getiren Peyrize Kurt, yapılan adıma karşı Erdoğan ve Bahçeli kanadımdan yapılan açıklamalara da önem verdiklerini söyledi. Öcalan’ın çağrısıyla bu silah bırakma töreninin gerçekleştiğini ve demokratik siyasete çağrı yaptığını belirten Peyrize Kurt, “Çocuklarımızı şehit verdik. Artık ne Kürt ne de Türk çocuklarının ölmesini istemiyoruz. Kürtler ellerinden geleni yaptılar. Artık geriye bir tek devletin adım atması kaldı. İsteğimiz onların da bu noktada adımlarını atması” dedi.
AKSU: TARİHİ ANA TANIKLIK ETTİK
MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Alihan Aksu, Süleymaniye’de tarihi bir ana tanıklık ettiğini söyledi. 40 yılı aşkındır süren savaş nedeniyle iki taraftan annelerin acı çektiğini söyleyen Aksu, “Bu sürecin tüm halkların dillerini ve kültürlerini kullanabileceği bir ortama evrilmesini diliyorum. Çok duygusal bir ortam vardı. Çünkü bir savaşı bitirip barışa tanıklık ediyorsunuz. Silahlar yakılıyor. Umarım Türkiye halkları için olumlu olur” dedi.
JULİDE KURAL: GELECEĞİMİZ ÖZGÜRLÜK OLSUN
Sanatçı Julide Kural, şunları belirtti: “Uzun yıllardır insan hakları savunucusuyum ve doğal olarak barış aktivistiyim. Kendimi bildim bileli barış için mücadele ediyorum. Bir kapının açılacağını biliyor olmanın duygusu ve heyecanıyla buraya geldim. İşin en güzel yanı bu heyecanı fiilen bu durumu yaşayan insanlarla paylaşmak; çok etkileyiciydi, duyguluydu ama aynı zamanda da toplumsal dönüşüm açısından demokrasinin mümkün olabileceğini görmek, barışla özgürlüğü bir araya getiriyor olmak insanlara iyi şeyler olacak dedirtti. Uzun zamandır bu duygulardan biraz uzaktık. Rosa Luxemburg'un bir sözüyle bitireyim: 'İnsanlığın geleceği barış ve özgürlüktür.’ Bizim geleceğimiz de öyle olsun.”
CAN: HAKLI OLMANIN BAŞARISI
78’liler girişiminden Celalettin Can, 50 yıldır süren bir mücadele olduğunu belirterek, bu mücadelede çok büyük bedellerin ödendiğini, onbinlerce canın yitirildiğini ifade etti. Bu geçen süre boyunca yaşanan acıları hatırlatan Can, her şeye rağmen insanlığın galebe çaldığını söyledi. Can, "Bu aslında haklı olanın başarısıdır. Bunu saygı ve sevgiyle hatırlamak lazım. Demek ki kazanabilirmişiz, demek ki başarabilirmişiz. Demek ki onlar ne yaparlarsa yapsınlar, doğru yolda yürürsek kazanabilirmişiz. Türkiye’nin geleceği için rol oynayabilirmişiz. Çok sevinçliyim” diye konuştu.
ÖNDER: UMARIM BU TOPRAKLAR BARIŞI GÖRÜR
Sırrı Süreyya Önder’in kardeşi Ali Fuat Önder ise, şunları kaydetti: "Benim temsil gücüm abimi temsil etmeye yeter mi bilmiyorum ama bu uğurda nasıl büyük bir emek ve çaba verdiğine şahidim. Abimin siyaset yaşamının başlangıç nedeni barıştı. Bu yola çıktığında karşılaştığı tüm engelleri, düştüğü müşkülatlara rağmen hep barış için mücadele etti. Tüm emeği ve enerjisini, sağlığını bu uğurda kullandı. Tabi gönül isterdi mutlu sonu o da görsün. Ki inşallah mutlu son olur, beklentim bu yönde. Onun anısının hatırına, bu olaya tanıklık etmek istedim ailem adına. İnanılmaz bir duygu yoğunluğu vardı; biraz sevinç, biraz hüzün. Karşılaştığım ciddiyet ve samimiyet abimin de hayalini kurduğu o barışın mutlak gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bugün o ciddiyet ve samimiyeti gördüm. Bu girişimin kalıcı olmasının sağlanması gerekiyor. Abimin tabiriyle altının doldurulması gerekiyor. Oysa ki barış ne kadar da kolay bir şeymiş, basit bir şeymiş bir çırpıda oluveriyormuş. Bu ciddiyet ve samimiyetle ilerlenirse, hareket edilirse bu sorunun ülkemizin gündeminden bir çırpıda ortadan kalkacağına eminim. Bu oluşumu dillendiren, ısrar eden, ortaya çıkartan, emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bütün halkların yararına, ülkemizin yararına hayırlı bir iş başlattılar. Umarım biz de artık güzel günler görürüz, bu topraklar da bahar görür."
MA / Dicle Müftüoğlu