SÜLEYMANİYE - Barış ve Demokratik Toplum Grubu, yeni dönüşümün öncüsü olarak silahlarını imha edip, demokratik siyasete alan açtı. Şikefta Casenê'de yükselen ateş, kendini yeniden yaratmanın ilk kıvılcımı, ışığı oldu.
Kürdistan İşçi Partisi (PKK), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nın ardından gerçekleştirdiği 12’nci Kongresi'nde fesih kararı aldı. Kongre kararlarının açıklandığı 12 Mayıs'ta silahlı mücadelenin sonlandırıldığı belirtildi. 11 Temmuz’da ise bir kez daha Abdullah Öcalan’a bağlılığını ilan ederek, silahlarını imha etti.
İLK ÇIKIŞTAN BU YANA
Bir ateşle silahlar yakılsa da öyle bir ana, saate, törene sığdırılamayacak bir tarihi yarattı PKK. Kurulduğu ilk andan itibaren Kürdistan tarihinde bir momente dönüşen varlığını hissettiren bir hareket oldu. Kürt işbirlikçiliğine yani Haki Karer’in Dîlok’ta katledilmesi üzerine bizzat Abdullah Öcalan’ın mücadeleyi büyütme hamlesi olarak kuruldu. Artık PKK yer aldığı her alanda Kürdün kendi varlığıyla özgürleşme mücadelesinin bir adı oldu. Adı bir isime, harflere sığmayan bir halde Kürt özgürlük hareketine döndü. Feodal işbirlikçilere karşı duruşun, Diyarbakır Cezaevi’nde teslimiyete karşı direnişin yaratıcısı, 1980 askeri darbesinin silindirle ezmeye çalıştığı devrim mücadelesine hayat nefesi veren ilk kurşunu oldu.
DAĞ OLDU, NEHİR OLDU
Üçüncü Dünya Savaşı’nın hegemon güçler tarafından derinleştirildiği süreçlerin tamamında komplolarla yok etmek istediği bir örgüt oldu. Kurucu önderi olan, partinin paradigmasını ortaya koyan Abdullah Öcalan’ın esir alınmasına rağmen dağılmadı, kendini büyüttü. Öcalan’ın paradigma değişimiyle birlikte kendini yeniye adapte etmeyi başarabildi.
O nedenle her dağa, taşa, akan suya, yağan kara adını verdi.
Dêrsim’de Munzur’un kan aktığı, dağların anahtarlarının kaybedildiği yerde kilit oldu, dervişler yarattı. DAİŞ karanlık bir bulut gibi Musul’u ele geçirdikten sonra Êzidî toplumuna karşı soykırıma giriştiğinde 12 süvari oldu. Kobanê esir alınmak istendiğinde soluk oldu DAİŞ’in yok oluşuna imza atılacak direnişe omuz oldu.
YENİNİN YARATIMI
Yok edilmek istenen bir halkın dirilişi için mücadele etti. PKK bir varlık mücadelesi mimarı olarak kurgulansa da sosyalist bir mücadelenin gereği olarak yeni insanın yaratım alanı olmak için mücadele etti. Abdullah Öcalan’ın paradigma değişimiyle birlikte Kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik bir yaşamın yaratım öncüsü oldu. Bugün bütün dünya Kürt kadınların duruşunu, azmini örnek olarak gösteriyorsa özgürlük hareketinin mücadelesini sadece silah olarak görmemesinden kaynaklandığındandır.
İşte bugün bu nedenle Abdullah Öcalan, sosyalist olmanın ana çizgisi olarak kadınla doğru ilişki kurabilmeyi gösteriyor. Demokratik bir toplumun sosyalizmi oluşturmaktan geçtiğini, kana bulanan Ortadoğu’da özgürlüğün ancak Demokratik ulus ile mümkün olacağını vurguluyor.
ÖCALAN’IN ÇAĞRISI
Bu nedenle bir kez daha yenilenmeye işaret ediyor Abdullah Öcalan 27 Şubat’taki çağrısının ardından 9 Temmuz'daki görüntülü mesajında da silahların devre dışı bırakılarak demokratik siyasete alan açılması gerektiğinin altını çizdi.
Kürt özgürlük hareketi ilk çağrıya yanıt verdiği gibi ikinci çağrıyı da karşılıksız bırakmadı. Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun tarihi bir dönüşümün öncülüğünü yapmak için Tanrıça dağında bir araya geldi. Şikefta Casenê’de tarihi bir dönüşümün önemli bir adımı atıldı.
TARİHE TANIKLIK
Amed’ten uzunca bir yol ardından Hewlêr’e gelen kitle olarak ardından Süleymaniye doğru yol aldık. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yeni bir güne merhaba dedik. Yeni bir tarihe yol almak için son hazırlıklarımızı yaptık. Federe Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin hazırladığı özel araçlarla yola çıktık. Üst düzey güvenlik önleminin alındığı bir konvoyla birlikte tarihin değişim çizgisine doğru hareket ettik. Kimi nedenini bilemediğimiz sebeplerden kaynaklı gazeteci sayısının azaltıldığı, kamera ve fotoğraf almamıza izin verilmeyeceği belirtilse de tümden gazetecilerin alan dışında tutulmasının ihtimalinin de olduğunu biliyoruz. 3 saatlik bir yol olsa da yolların kötü yapısı ve sona doğru dağlara doğru çıkışımız bu süreyi uzatmış gibi görünüyordu. Son ana kadar törenin yapılacağı alana dair bilgi akışları geliyor ama bir süre sonra farklı bir nokta olduğuna dair tahmin yürütülüyor.
YENİDEN DOĞUŞUN ADIMINA DOĞRU
Yol dağa doğru ilerledikçe çöl sarısının yerini yavaş yavaş meşeler alıyor. Kürtler gibi saldırılara karşı kendini yeniden yeniden yaratan meşe ağaçları. Alana yaklaştıkça sıcaklık da tüm gazetecilerdeki heyecan da artıyor. Böyle tarihi bir ana tanıklık edecek olmanın heyecanıyla dizlerimin titrediğini hissediyorum. Bir taraftan sakin kalmam gerektiğini, kamera ve fotoğraf makinesinin alınmadığı alanda gözlerim ve zihnimle kaydettiklerimi anlatacağımı kendi kendime telkin ediyorum.
GÜVENLİK ÜST DÜZEY
Alana yaklaştıkça güvenlik önlemlerinin arttığını görüyoruz. Her adım başında YNK’ye bağlı peşmergeler ve özel kuvvetlerin konuşlandırıldığına şahitlik ediyoruz. Alanda yaklaşınca araç içinden çekim yapmamız yasaklanıyor. Tüm araçlardaki kişilerin teknik ekipmanla birlikte telefonlarını da kapatıp inmemiz isteniyor. Güvenliğin üst düzey olduğunun ilk andan hissedildiği alana girişte üst araması yapılıyor. Alanda askeri varlığın yanı sıra sivil korumalar da bulunuyor. Herkes bir şekilde yerleşmeye gölgelik tek alan olan kurulan tenteler altında yer bulmaya çalışıyor. Biz gazeteciler kendimize büyük zorlamalarla yer bulurken iktidar tarafından önceki gece uçakla getirtilen yandaş basının protokole yerleştirilmesi de dikkat çekiyor.
ZAMANIN DURDUĞU AN
Tüm bu durumları düşünüp tartışmanın bir zaman kaybı olacağının düşüncesiyle törenin başlayacağı ana kilitleniyoruz. Gözlerimiz kameraların çevirili olduğu merdivenlerde. Saat o ana değdiğinde merdivende ilk olarak Bese Hozat beliriyor ve ardından 3’ü komuta düzeyinde 30 gerilla ellerinde silahlarıyla beliriyor. Önceden slogan atılması yasaklansa da kitle alkış, zılgıt ve “Bîji serok Apo” sloganıyla karşılıyor. Çok hızlıca törenin yapılacağı platformda yerlerini alıyorlar. Farklı dönemlere PKK’ye katılan 15 kadın, 15 erkek çağrısıyla yola çıktıkları Abdullah Öcalan’ın fotoğrafın önünde verdikleri sözü yineliyorlar. Hepsi birer heykeli andırırcasına başları dik, gözleri hiç sekmeyen bir disiplinle törenin bitmesini bekliyorlar. Bêse Hozat ilk olarak söze giriyor ve gelenleri selamlıyor ardından metni okuyur. Ardından da Kürtçe metin okunuyor. Bese Hozat bir kez daha hatırlatıyor sürecin başarıya ulaşmasının yasal zeminin oluşmasından geçtiğini. Ardından yapılan çanağa doğru ilk o yürüyor ve silahını ilk o yerleştiriyor, ardından bir bir 30 silah ve rext atılıyor. Sonra ateş yakılarak yeni bir dönemin başlangıcının sinyali veriliyor. Kürtlerin tarihinde büyük bir öneme sahip olan ateş ile Zümrüdü Anka misali yeniden doğmayı, kendini yeniden yaratmanın mesajını veriyor.
SÜRECİN YENİ BİLEŞENLERİ
Ardından da grup silah envanterinin olduğu listeyi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı yetkililerine teslim ederek onları da bu sürecin bir parçası olarak ilan ediyor. 45 dakika süren ama bir mücadelenin biçimini değiştiren törenin ardından yeniyi yaratmanın heyecanı ile geldikleri merdivenden bir kez daha yukarı doğru yürüyorlar.
DAĞLAR ÖNLERİNDE EĞİLDİ
Yeni günlerin umuduyla tanrıçayı andıran bu dağ onların önünde eğiliyor, kitle bir kez daha ayağa kalkıyor, alkış ve sloganlarla yeni dönemin öncülerini uğurluyor. Bu baharda Atakan’sız açan meşe yaprakları yeni yitimlerin önüne geçip özgürlüğe yürüyenleri selamlıyor.
Alanda alkış kıyametin ardından büyük bir tarihsel dönüşüme şahitlik etmenin heyecanı dikkat çekiyor. Ağlayan anneler, yitirdikleri çocuklarının yerlerine koydukları bu öncülere bir kez bile olsa temas edememenin burukluğunu yaşasalar da başka annelerin evlat acısı yaşamaması için yasal adımların atılmasının müjdesine kulak kabartıyor. Gerillalar gibi o alana onların başlattığı dönüşüme tanıklık için gelen kitle de geldikleri yere doğru yola çıkıyor. Şimdi herkes bir kez daha teyit ediyor ki artık devlet yasal adımlarla çözümü güvenceye almalı.
MA / Dicle Müftüoğlu