İSTANBUL - Sırrı Süreyya Önder’in tüm saldırılara rağmen Kürtlerin mücadelesinin yanında yer aldığını belirten DEM Partili Tayip Temel, "Demokratik Cumhuriyet hayali vardı. Bunun hakikatini Öcalan’ın paradigmasında gördü" dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Başkan Vekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, 3 Mayıs’ta tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Önder için İstanbul Cemal Reşit Rey Salonu'nda taziye kuruldu. Taziye ziyaretlerini DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ile Tuncer Bakırhan’ın da olduğu DEM Parti heyeti ve Önder’in ailesi kabul etti.
Ziyaretleri kabul edenler arasında bulunan DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Önder’in yürüttüğü mücadeleye dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
Önder’in aralarında olmadığına ikna olamadıklarının altını çizen Temel, “Bazı insanların hem kapladığı alan itibariyle hem kapsadığı alan itibariyle hem de bütün insanların yaşamına değdiği noktalar itibariyle kolay kolay yürekten, kalpten çıkmaz. Hatta kulaklarımızda sesi yankılanıyor. Bu yüzden gerçekten Sırrı Süreyya Önder’in yokluğuna alışmak çok zor olacak. Çünkü varlığıyla güven veriyordu. Varlığıyla problemleri çok hızlı ve muazzam bir toplumsallıkla çözme yeteneği vardı. Partimiz bu açıdan yeri doldurulamaz bir kayıp olarak tanımlıyor. Siyaseten yeri doldurulması mümkün değil. İnsani olarak da yerine herhangi bir insanı ikame etmek mümkün değildir. Dolayısıyla dünden bugüne Sırrı Süreyya Önder’in yokluğuna, fiziken yanımızda olmayacağına inanmaya çalışıyoruz. Bütün arkadaşlarımızda bu duyguyu yaşıyor” dedi.
‘ÖZGÜRLÜĞE KADAR KÜRDÜM’
Önder’in toplumun sorunlarını, kişisel çıkarlarını düşünmeden kendi sorunları olarak gördüğünü ifade eden Temel, “Tek derdi ‘ben siyaset yapıyorsam bir Kürt gencinin ölmesinin önüne geçiyorsam anlamlıdır, bir Türk gencinin ölmesine engel oluyorsam bir anlamı vardır’ diye düşünürdü. En önemlisi de bu siyaseti yaparken, ezilen kim ise yanında yer alan, kimliğine bakmaksızın ezen, ezilen dengesine bakıp ezilenin yanında yer alan bir karakteri vardı. Bu yüzden bütün saldırılara rağmen Kürtlerin yanında durmayı tercih etti. Kürt değildi. Ama Sırrı Süreyya Önder, ‘Kürtler özgürlüğüne kavuşana kadar ben Kürdüm’ dedi. ‘Emekçiler, işçilerin sömürüsü sürdükçe ben işçiyim’ dedi. Bu bana göre çok önemli bir özellik” diye belirtti.
‘HAKİKATİ ÖCALAN’IN PARADİGMASINDA GÖRDÜ’
Önder’in, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile ilişkisine değinen Temel, “En önemlisi de Sayın Öcalan ile kurduğu özel, özgün ilişkisi tartışılmaya değer. Çünkü Sayın Öcalan’ın yanında yer almak hele de Kürt olmayan açısından bir risk alanıdır. Yani açık, aleni bir yoldaşlık kolay değildir. Fakat Sırrı Süreyya Önder ilk adaya gidip görüştüğünde, 2013’ten bugüne bu yolu kesinlikle halklar açısından kurtuluş yolu olarak gördü. Bir Demokratik Türkiye, Demokratik Cumhuriyet hayali vardı. Bunun hakikatini Sayın Öcalan’ın paradigmasında gördü. Bunu çok tartıştık kendileriyle. Ortadoğu’nun, Türkiye’nin, Kürtlerin, ezilenlerin bütün sorunların kaynağında Kürt sorunu vardı. Bunu biliyordu ve Kürt sorunun çözümünün birçok sorunun çözümüne deva olacağını biliyordu. Bunun yolunun da Sayın Öcalan ile doğru iletişim kurmak, doğru yoldaşlık yapmaktan geçtiğini çok iyi biliyordu. Önder, Sayın Öcalan’ın açıklamalarında hiç tereddüt etmedi ve güvendi. Sayın Öcalan da ona güvendi” ifadelerini kullandı.
‘HAYALİNİ KURDUĞU ÜLKE İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ’
Abdullah Öcalan’ın Önder’e dair son mesajına da değinen Temel, “Aslında orada bir yoldaşlık, bir yol arkadaşlığı, bir toplum kaygısı taşıyan bir şahsiyetin tanımlaması var. Bunların hepsini bir araya getirdiğimizde evet; yeri doldurulamaz bir kayıp. Ama açtığı yolu kesinlikle kapatmamak adına partimizin tüm varlığıyla çabalayacağımızın sözünü veriyoruz. Onun açtığı kapıları, yürüdüğü barış yolunda daha fazla kararlılıkla yürüyeceğiz. Onun özlemini, hayalinde kurduğu ülkeyi kurmak, ülkenin umudunu oluşturmak için daha fazla mücadele edeceğiz. Bir çalışıyorsak on çalışıp Önder’de doğan boşluğu doldurmak mümkün değil ama en azından ona layık olmaya çalışacağız. Bunun sözünü veriyoruz” diye aktardı.
BARIŞ VE BİRLİKTE YAŞAM PERSPEKTİFİ
Temel, sözlerini şöyle tamamladı: “Sırrı Süreyya Önder bütün saldırılara rağmen doğru bildiğini en uygun uslupla savunan ve topluma mal eden bir kişiydi. Dolayısıyla Önder’in sanatçı, siyasetçi, hikaye anlatıcısı kimliği gerçekten barış ve birlikte yaşam perspektifine uygun bir dildi. Mesela Sayın Öcalan’ın mesajında önemli bir vurgu vardı. Olumsuzlukları olumluya çevirerek yol alabilme yeteneğinden bahsediyordu. Biz partide bunu defalarca gördük. Bir gerilim, bir sorun olduğunda Önder, bazen bir espriyle bazen bir edebi söylemle ya da bir hikayeyi anlatarak sorunu çözme yeteneği vardı. O olumsuzluklar hemen dağılıyordu. Bu özel bir özellik. Ben o anlamda Sırrı Süreyya Önder’in hem hastalığı sürecinde hem vefatı sonrası cenaze töreni ve şu anda taziye sürecinde bile bütün o rolünü fazlasıyla oynadığını, muazzam bir pozitif hava yarattığını, siyasete, toplumsal psikolojiye ve barış umuduna giderken de muazzam bir katkı sunduğunu görüyoruz. İşte Sırrı Süreyya Önder budur.”
MA / Ömer İbrahimoğlu