Tanış, Deniz ve Maltu'nun akıbeti soruldu 2023-01-28 12:03:17   AMED / ÊLIH - Kayıp yakınları, Amed'teki eylemlerinde Silopiya’de 2001 yılında kaybedilen HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ile yöneticisi Ebubekir Deniz’in, Êlih'te ise Mehmet Şirin Maltu'nun akıbetini sordu.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemlerinin 729’uncu haftasına ilişkin Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde açıklama yaptı. Kaybettirilenlerin fotoğraflarını açan aileler, 25 Ocak 2001’de gözaltında kaybedilen Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Silopiya İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz’in akıbeti soruldu.    ‘16 GAZETECİNİN İDDİANNAMESİ HAZIR DEĞİL’   Katledilen ve kaybettirilenlerin Kürt kimliğinden kaynaklı olduğunu ifade eden İHD Amed Şubesi Sekreteri Yakup Güven, şu an ülkedeki sistemin Kürtleri tamamen asimile ve yok etme politikalarını yürüttüğünü söyledi. Haziran ayında tutuklanan 16 gazeteci hakkında henüz iddianamenin çıkmadığını ve somut verilerin olmadığını belirten Güven, “Gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmalarını talep ediyoruz. Tutukluluk keyfi bir biçimde karar verilecek, uygulanacak, insanları cezalandıracak bir sistem değildir. Tutuklanma ancak belli zorunlu koşulların varlığı halinde tedbir olarak uygulanabilecek bir sistem, fakat ne yazık ki her zaman uygulandığı gibi yine Kürt gazetecilere bir sindirme, cezalandırma ve caydırma yöntemi olarak tutuklanma müessesi devreye konulmuştur” diye konuştu.    ‘ÇÖZÜMSÜZLÜKTE ISRAR’   Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırısına ilişkin açıklama yapan 12 baro başkanı hakkında "Devleti aşağılama" iddiasıyla fezleke hazırlandığını hatırlatan Güven, haklarında soruşturma başlatılan baro başkanlarının barış için çabalandıklarını dile getirdi. Güven, şöyle devam etti: “Bu açıklamayı yapan baro başkanları da Kürt’tür. Bu sistemin artık kendini tekrarladığını, bir neticeye varmadığını ve yeni mağduriyetlere yol açtığını biliyoruz. Yaşanılan bu meselelerin tamamının Kürt meselesindeki çözümsüzlükte ısrar politikalarıdır. Bu hukuksuzlukların son bulması gerektiğini bütünen Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesini, Kürt meselesi eksenin de doğan bütün meselelerinin ancak bu yöntemle son bulabileceğini belirtiyoruz.”   AĞIR TEHDİT VE BASKILAR    Ardından İHD Amed Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir de Tanış ve Deniz’in kaybediliş öyküsünü anlattı. Demir, şöyle devam etti: “25 yaşındaki Serdar Tanış ve arkadaşları HADEP Silopiya ilçe teşkilatı açmak üzere çalışmalara başlar. Çalışma yürütenler, Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı General Levent Ersöz ve Silopi İlçe Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Süleyman Can’ın ‘Benim bulunduğum bölgede HADEP açılmaz, buna asla izin vermem’ şeklindeki ağır tehdit ve baskısı ile karşılaşırlar. Tüm baskılara rağmen 3 Ocak 2001 tarihinde HADEP ilçe teşkilatı açılır ve Serdar Tanış İlçe Başkanı olur. Sonrasında baskılar daha da artar.   SİLOPİ JANDARMA KOMUTANLIĞINA GİTTİLER   25 Ocak 2001 tarihinde Silopi Jandarma Komutanlığından Serdar Tanış telefonla aranıp komutanlığa gelmesi istenilir. Serdar Tanış, ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz’i de yanına alarak Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na gider ve onlardan bir daha haber alınmaz. Aynı gün takriben saat 15.00 sularında cep telefonundan Tanış ve Deniz’i arayan yakınları ve partili arkadaşları, telefonlarının kapalı olması nedeniyle kendilerine ulaşamazlar. 26 Ocak 2001 tarihinde Tanış ve Deniz’in yakınları Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusu niteliğinde kayıp ihbarı yaparlar. Bu başvuru üzerine olaya ilişkin görgüleri bulunan tanklar Ömer Sansur, İsa Kanat, Hamit Belge ve Eyüp Tanış’ın ifadeleri alınır.   ÖLÜM TEHDİTLERİ    26 Ocak 2001 tarihinde Tanış ve Deniz’in yakınlarının İHD Amed Şubesi’ne başvuruları üzerine, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Av. Osman Baydemir durumu yazılı olarak Şırnak Valiliğine, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına, Silopiya Kaymakamlığına, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğine ve Meclis İnsan Hakları Araştırma Komisyonuna bildirerek, gerekli girişimlerde bulunulması ve adı geçenlerin can güvenliğin sağlanmasını talep eder. Baydemir, aynı gün, Olağanüstü Hal Bölge Vali Yardımcılarından biri ile Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığıyla birer telefon görüşmesi yapar. 26 Ocak 2001 tarihinde Tanış ve Deniz’in yakınlarının başvuruları üzerine Av. Tahir Elçi, Uluslararası Af Örgütüne başvurarak, adı geçenlerin ‘Gözaltında kaybolma’ ihtimali bulunduğunu ve yaşamlarının tehlikede olduğunu belirterek ‘acil eylem’ çağrısında bulunur. 29 Ocak 2001 tarihinde ise Serdar Tanış’ın babası Şuayip Tanış, Silopi Cumhuriyet savcılığına dilekçe ile başvuru yaparak ‘Serdar’ın daha önce maruz kaldığı uygulamaları, oğluna yapılan ölüm tehditlerini ve gözaltına alınma olayına ilişkin gelişmeleri’ anlatarak şikâyetçi olur.   29 Ocak 2001 günü olayla ilgili araştırmalarda bulunmak üzeri aralarında İHD Amed Şube Başkanı Av. Osman Baydemir ve TİHV temsilcisi Av. Sezgin Tanrıkulu’nun da bulunduğu bir heyet, Silopiya ve Şırnak’ta resmi makamlarla ve olayın tanıklarıyla resmi görüşmelerde bulunur.   ŞIRNAK VALİLİĞİNİN AÇIKLAMASI   Olayın yazılı basın aracılığıyla kamuoyuna yansıması üzerine Şırnak Valiliği 1 Şubat 2001 tarihinde yazılı bir basın açıklaması yapar. Açıklama da iddiaları reddeder ancak yeni ve ilginç bir bilgi verir. Şırnak Valisi Hüseyin Başkaya, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in 25 Ocak’ta Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na geldiklerini ancak yarım saat kaldıktan sonra ayrıldıklarını açıklar. İnsan hakları örgütleri, aydınlar, BM yargısız ve keyfi infazlar komisyonu Tanış ve Deniz’in akıbeti için devreye girer. Ama tüm girişimler sonuçsuz kalır. Dosya etkin bir soruşturma yürütülmeden 2015 yılında takipsizlik ile sonuçlanır. Takipsizlik kararına yapılan itiraz ise Cizre Sulh Ceza Mahkemesi tarafından reddedilir. Bunun üzerine aileler 17 Ağustos 2015 tarihinde anayasa mahkemesine başvuruda bulunur. AYM 18 Temmuz 2019 tarihinde süre aşımından başvuruyu reddeder.   AİHM MAHKUM ETTİ   Oysa 2001 yılında AİHM’e taşınan dava da mahkeme ‘yerel mahkemeler tarafından ayrıntılı bir adli inceleme veya bağımsız bir soruşturma gerçekleştirilmemiş olmasını üzüntü ile karşılamaktayız’ diyerek Tanış ve Deniz’in kaybedilmesinden devletin sorumlu olduğu sonucuna vararak ve Türkiye’yi oy birliği ile tazminata mahkum eder.   ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ   677. haftamızda adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz. İç hukukta yürütülen soruşturmanın kusurlu olduğu ve ön yargılı fikirlere dayandığı AİHM kayıtlarına da geçen Tanış ve Deniz dosyasında adil bir yargılama yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz.”    MEHMET ŞİRİN MALTU’NUN AKIBETİ SORULDU    Êlih'te ise Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelen Kayıp Yakınları, "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" pankartını açtı. Kayıpların fotoğraflarının açıldığı eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Necdet İpekyüz'ün yanı sıra il örgü üyeleri katılarak destek verdi. Bu haftaki açıklamayı İHD Êlih Şube Yöneticilerinden Gülbahar Kaya okudu.    'MALTU'NUN ÇIĞLIKLARI DUYULDU'   Sözlerine yaz, kış ve yasaklar demeden kayıpların akıbetinin bulunması için 565 haftadır mücadele ettiklerini hatırlatarak başlayan Kaya, "Bu hafta 31 Ocak 1995 yılında Êlih ili Hezo (Kozluk) ilçesi Zediya mezrasında gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Şirin Maltu’nun akıbetini sormak için toplandık" dedi. Ardından Maltu'nun kaybedilme öyküsünü anlatan Kaya, şunları söyledi: “17 yaşındaki Mehmet Şirin Maltu’nun evine 31 Ocak 1995 gecesi, aralarında asker, özel tim ve köy korucularının da bulunduğu güvenlik güçleri, panzerler eşliğinde baskın yaptı. Kimlik kontrolü yapan askerler Maltu’yu dışarı çıkardılar. Sabah saat 04.00’e kadar açık alanda işkence gören Maltu’nun çığlıkları duyuldu. Ardından, Maltu’yu alıp götürdüler. Ertesi gün saat 12.00 civarı dört araç eşliğinde elleri, ayakları bağlı ve kafasına çuval geçirilmiş halde köye geri getirdiler. PKK sığınaklarını ve silahlarının göstermesini istediler.”   'BAŞVURULAR SONUÇSUZ KALDI'   Köylülerin tanıklıklarını aktaran Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Köylüler; Maltu’ya işkence yapıldığını, ayakta duramayacak durumda olduğunu, Maltu’nun PKK ile ilgisinin olmadığını ve sürekli 'bilmiyorum' dediğini belirtmişlerdir. Daha sonra askerler Maltu’yu taşıyarak araca bindirip götürdüler. Aile baskına katılan Bekirhan Jandarma Karakolu ve Kozluk Jandarma Bölük Komutanlığına başvurur. Aileye çocuklarının gözaltında olmadığı söylendi. Aynı tarihlerde Batman Komando Taburu’nda gözaltında tutulan bir kişi serbest bırakılınca Maltu ailesine, Mehmet Şirin’i taburda gördüğünü ve altı gün boyunca beraber gözaltında tutulduklarını anlattı."    Savcılığa tanıkların olduğunu söylemelerine rağmen ailenin tüm yaptığı başvuruların sonuçsuz kaldığını dile getiren Kaya, anne Sabriye Maltu'nun geçmiş yıllarda yaptığı konuşmalarını yineledi. Kaya, anne Sabriye Maltu'nun geçmişte yaptığı konuşmaları alıntılayarak, "Oğluma ne olduğunu bilmek istiyorum. Başında dua edeceğim bir mezarım olsun istiyorum. Onu kaybedenlerin bize yaşattıkları bu zulmün hesabını vermesini istiyorum. Adalet istiyorum. Barış istiyorum. Hiç bir anne evlat acısı yaşamasın istiyorum” diye konuştu.    Açıklama oturma eylemi ile son buldu