17 yaşında girdiği cezaevinden 47 yaşında çıktı: Umudumuzu kaybetmedik 2022-04-07 09:01:44 MARDİN - 17 yaşında girdiği cezaevinden 47 yaşında çıkan Veysel İlhan, Kürt halkının mücadelesine dikkat çekerek, “Umudumuzu hiçbir zaman kaybetmedik” dedi.  Veysel İlhan, 2 Nisan 1992’de Mardin'in Artuklu ilçesine bağlı Qûrdîse (Yaydere), Kanîya Şêx (Kaynak) ve Kûrika Çeto (Aytepe) köylerinin yakılarak boşaltılmak istenmesi sonrasında çıkan olaylarda tutuklandı. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılanarak müebbet hapis cezası verilen İlhan, 30 yıllık tutukluluğunun ardından 26 Mart’ta tahliye edildi. Bandırma 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden çıktıktan sonra önce İstanbul’daki yakınlarını ziyaret eden İlhan, ardından ailesinin yaşadığı Mardin’in Kızıltepe ilçesine geldi.   Tutuklandığında henüz 17 yaşında olan İlhan, 47 yaşında tahliye oldu. 30 yılda 4 ayrı cezaevinde kalan İlhan, çok sayıda hastalık geçirdi ve birçok kez açlık grevine eylemine katıldı. Cezaevinde gördüğü her baskı karşısında mücadele eden İlhan, 30 yıllık cezaevi sürecini Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.     ‘YAŞAM ÇOK FARKLIYDI’   Tutuklandığı 1992 yılında birçok gelişmenin farkında olmadığını dile getiren İlhan, “Bu fikirlere sahip değildik. Sadece duygusal bir bağlılık, bir de sevgi vardı. Bu şekilde mücadelede yerimizi aldık. Cezaevine girdik, yaşadık ve okuduk. Yaşamın gerçekliğini, hakikatin ne olduğunu ve ülkemizin durumunun ne olduğunu anladık. Kafamızda oturttuğumuz yaşam ile hakikat çok farklıydı. Feodal bir toplumdan gelmiştik. Gerçekliğimiz buydu. Sonrasında bunun farkına vardık ve bunun gerekliliklerine göre yaşamımızı sürdürmeye başladık” dedi.   ‘İNANCIMIZ BÜYÜKTÜ’   Klasik yaşam tarzının artık sürdürülemez olduğunu ifade eden İlhan, “Yüzyıllardır zaten bu şekilde yaşamışız ve bir şeyler kazanmamışız. Kürtlerin tarihine bakıldığında zaten hep bu tür şeylerden dolayı kayıplar yaşanmıştır. Ama cezaevinde gördüm ki; gerçeklik yoldaşlıktı ve yoldaşlık inancıydı. Eğer bu olmazsa, zaten zindanda bu kadar yıl kalmak, ayaklarının üstünde durmak mümkün değildi. Bizi ayakta tutan bu inançtı. Umudumuz hep vardı. Mücadeleye inancımız büyüktü. Bu konuda bir şüphemiz yoktu. İlk günden bu yana nasıl inandıysam, bugün de öyleyim. Bu inanç olmazsa, sistemin öğrettiği yaşamın bize bir faydası olmaz. Binlerce yıllık bir yaşamdan sonra gördük ki; gerçeklik yıllardır bize dayatılan değildi ve tarihimiz bu değildi. Bize ilk defa bir yol gösterildi. Ben bu öğrendiklerim ve yaşadıklarım için mutluyum” diye belirtti.    ‘YOLDAŞLIK HER ŞEYİN ÜSTÜNDE’   Cezaevi yaşamında her şeyin planlı ve sistemli bir şekilde sürdürüldüğünü belirten İlhan, okuma saatinden, uyku saatine, beslenmeden eğlenme saatine kadar her şeyin paylaşım ve plan içinde olduğunu söyledi. İlhan, cezaevinde ayakta kalmanın sırrını “Zaten bu şekilde paylaşım olmazsa insan cezaevinde kalamaz. 24 saat aynı odada birbirini görmeye dayanamaz. Yoldaşlık ruhu, parti bilinci olmasaydı, bu kadar uzun süre insan birbirine katlanamaz. 30 yıl birlikte kaldığım yoldaşım var. Bu yoldaşlık anlayışı sayesinde aramızda sorunlar çıkmadı. Çünkü bu yoldaşlık sevgisi her şeyin üstündeydi. Bizi ayakta tutan da buydu” sözleriyle anlattı.   EN BÜYÜK EKSİKLİK   Cezaevindeki en büyük eksikliklerinin avukat ve milletvekillerinin tutuklular ile yeteri kadar dayanışma içerisinde olmaması olduğunu söyleyen İlhan, bu durumun tutuklular üzerinde olumsuz etki yaptığını aktardı. İlhan, “Buna rağmen biz umudumuzu hiçbir zaman kaybetmiyorduk. İnancımızı koruduk. Avukatların bu şekilde yaklaşmasını halka bağlamadık. Biz bu yaşamı tanıdığımızda, bu durumun anlayış farkından kaynaklandığını biliyorduk” dedi.   YENİ BİR SAYFA AÇMAK   Tutukluların özgürlük umutları her dönem diri olduğunu ancak imkanların sınırlı olmasından dolayı tüm tartışmalarının duvarlara karşı olduğunun bilinciyle hareket ettiklerini ifade etti. Kendilerine cezaevine göre bir yaşam kurduklarını belirten İlhan, “Evet, bu şekilde zahmetli bir yaşam gördük. Ama önemli olan yeni bir sayfa açmak. Dışarıda ne yapacağız? Konuşmayıp ne yapacağız? Üzerimize düşen bir şey var mı? Tabi ki; bunları tartışacak ve ona göre bir yol izleyeceğiz” şeklinde konuştu.   ÖNCÜ KADROLARIN MİRASI   Diyarbakır Cezaevi’nde insanlık dışı baskılara karşı ölüm oruçlarında, işkencelerde hayatını kaybeden PKK’nin öncü kadrolarının mirası üzerine bir yaşam kurduklarını kaydeden İlhan, cezaevinde her insanın hayatını kaybedenlerin mirasına sahip çıkma bilinciyle hareket ettiklerini söyledi.    ÖZGÜRLÜĞÜ HİSSETMEDİ    Tahliye olmasının ardından dışarıda karşılaştığı manzarayla ilgili soruya gülümseyerek cevap veren İlhan, şunları söyledi: “Dışarıda eski yaşamın olmadığının farkındaydık. İnsanların nasıl olduğunu ve hangi konumlara geldiğini, teknolojinin insanların hayatında nasıl yer edindiğini kendi aramızda tartıştık. Farkında olmamız gerektiğini, bu yaşamın arasında erimememiz, kendimizi korumamız gerektiği üzerine tartıştık. Yani ben çıktığımdan beri dışarıda gördüğüm, hissettiklerim; Bandırma’dan İstanbul’a gidene kadar aynı akşam cezaevine geri dönmek istedim. Çünkü cezaevi yaşamı ile dışarısı yüzde 100 farklı.”   Cezaevinden çıktığında özgürleştiğini düşünmediğini söyleyen İlhan “En azından ben öyle bakıyorum. Ne zaman halkımız, toprağımız özgür olursa, biz de o zaman özgür oluruz. Benim için özgürlük budur. Bugün ki sistemde özgürlük, ülke ve özgür insan görmüyorum. Zindanın ismi zindan ama dışarıdaki insanlar daha fazla hapsedilmiş durumda. En azından zindanda sen bir şey söylemek istediğinde, tartışmak istediğinde bunu yapabiliyorsun. Ama burada bu yok. Çok bireysel ve şahsi bir yaşam kurulmuş” dedi.    HALKIN MÜCADELESİ    Tutuklu olduğu süre boyunca halkın kendisine umut verdiğini vurgulayan İlhan, “Bir devrim olacaksa, özellikle bunun öncülüğünü kadınlar yapacak” düşüncesini dile getirdi. Kürt halkının ve kadınların mücadelesinin inanç ve umutlarını yeniden yeşerdiğini kaydeden İlhan, “Halen de bu şekilde inanıyorum. Bugün bir devrim olacaksa, bu kadın devrimi olacak. Onlar daha zeki, daha pratik ve çalışmalarda daha öndeler. Toplum için de bunu söyleyebilirim. Tabi şimdi dışarıda bunu daha iyi göreceğim” ifadelerini kullandı.    Beklentisinin emek verenlerin, hayatını kaybedenlerin, mücadele edenlerin unutulmaması olduğuna vurgu yapan İlhan, sözlerini şöyle noktaladı: “Bunlara sahip çıkılmalı. Bu da mücadele ile olur. Başkanımız ve halkımızın evlatları bugün cezaevinde. Binlerce insanımız katledildi. Bunların unutulmaması gerekiyor. Bu sistem kurulmuş ve değiştirilmez diye düşünülmemeli. İnancımızın olması gerekiyor. Devrim o kadar basit değil.”   MA / Ahmet Kanbal