Çiya Kurd: Saldırılara karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanacağız 2021-11-11 09:22:31 HABER MERKEZİ - Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nden Bedran Çiya Kurd, saldırılara karşı meşru müdafaa haklarını kullanacaklarını belirterek, "Türkiye demokratik projenin gelişmesini engellemeye çalışıyor" dedi.   Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin uluslararası diplomatik görüşmeleri sürerken, Türkiye’nin bölgeye dönük hem saldırıları hem de operasyon tehditleri sürüyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Rusya ve ABD başkanlarıyla yaptığı görüşmelerde bir sonuç çıkmadığı belirtildi. Rusya ve Şam rejiminin olası bir İdlib operasyonu öncesi Türkiye’nin, Rusya ile özellikle İdlib üzerinden pazarlıkları devam ediyor. İdlib’teki gelişmelerle birlikte ülkede yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik krizlerin üzerinden yaratacağı bir savaş ile seçim planları yapan Erdoğan, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük operasyonun zemini için arayışını sürdürüyor.    Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Bedran Çiya Kurd, bölgeye yaşanan gelişmelere ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.     Son günlerde Türkiye’den Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük gelen operasyon tehditlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?      Türkiye bölgelerimizi işgal etmek için elinden geleni yaptığı gibi, bahaneler ve yalanlarla demokratik projenin gelişmesini de engellemeye çalışıyor. Türkiye bölge halkları arasında gerilim ve çatışma yaratmak istiyor.   Şüphesiz, Türkiye bölgelerimizi işgal etmek için elinden geleni yaptığı gibi, bahaneler ve yalanlarla demokratik projenin gelişmesini de engellemeye çalışıyor. Türkiye bölge halkları arasında gerilim ve çatışma yaratmak istiyor. Aynı zamanda terörün de sürmesini istiyor. Türkiye işgalci politikalarını yürütmek için bu araçların tümünden yararlanıyor. Artık bölgesel ve uluslararası dengeler değişiyor ve Türkiye'nin bölgede özellikle Suriye'de olumsuz bir rol oynadığı konusunda fikir birliği var. Ancak Erdoğan'ın kafa karışıklığından ve bilgisizliğinden yararlanarak Türkiye ile takas politikalarına katılanlar da var. Bizler pratikte topraklarımıza yönelik bir Türkiye tehdidi olmadığını söyleyemeyiz, çünkü Türkiye bir fırsat gördüğünde saldırmaktan çekinmeyecektir. Burada bizler sırtımızı halkımızın dayanışma ruhuna ve devrimci kazanımlarına dayıyoruz. Dünya, özellikle de koalisyon güçleri, IŞİD'e karşı elde edilen kazanımların Türkiye üzerinden tehlikeye atılmasına izin vermemelidir.   Türkiye’nin özellikle Til Rifat ve Şehba’yı hedeflenmesinin altında size göre nasıl bir amaç yatıyor?   Türkiye'nin bölgemizi kesinlikle işgal etmek istediğini ve tüm bölgelerimizin bunun için hedef aldığını biliyoruz. Ancak Til Rıfat ve Şehba, Efrînli göçmenlerin yaşadığı bölgeler. Türkiye'nin zorunlu göç politikasını tamamlamak, işgali genişletmek ve direnişimizi önlemek için bu alanlardan yararlanmak istiyor. Yaratılacak krizlerle bu bölgelerin, İdlib'den hareket edecek çeteler için güvenli bir sığınak haline getirilmesi amaçlanıyor.   Türkiye, ABD ve Rusya görüşmelerinde olası operasyon için zemin yokluyor. Türkiye, aradığı zemini bulabildi mi?   Yaptığımız görüşmelerden ve aldığımız bilgilere göre, ABD, Türkiye'ye yeşil ışık yakmadı. Ama yeşil ışık yakması, Türkiye’nin saldırısına yol açar mı, bilmiyoruz. Türkiye ve Erdoğan krizde. Erdoğan, krizlerden kaçma ve Türk kamuoyunu aldatma politikasıyla tanınıyor. Türkiye'nin tehdidinin bölgesel ve uluslararası bir tehdit olduğunun bilinmesini istiyoruz. Çünkü Türkiye Suriye'de olduğunda bölgeyi hatta dünyayı etkiliyor. Bu yüzden Türkiye'nin rolü azalırsa, istikrar o zaman elde edilebilir.   Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi olası saldırılara karşı kendisini nasıl savunmayı planlıyor? ABD ve Rusya’nın onay vermesi durumunda nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?      Türkiye bize saldırırsa meşru müdafaa hakkımızı kullanacağız.   Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi olarak tüm meselelerin diyalog yoluyla çözülmesini istiyoruz.  Projelerimiz, kazanımlarımız, halkımızın bileşenleri arasında birlik var ve bu tehlikeye izin vermeyeceğiz. Türkiye bize saldırırsa meşru müdafaa hakkımızı kullanacağız. Türkiye'nin politikalarını ve tehditlerini hem siyasi hem de diplomatik olarak tanımayacağız. Kazanımlarımızın tehlikeye girmesini kabul etmeyeceğiz.   Türkiye’nin olası bir saldırısının Türkiye ve Kuzey ve Doğu Suriye için doğuracağı sonuçlar hakkında öngörüleriniz nedir?   Türkiye neredeyse orada kaos var, işgal var, mezhep çatışması var, terör var. Yani bir Türk saldırısı olduğunda bu sorunlar baş gösterecek. Bu sadece Suriye için değil bütün dünya için büyük bir tehlike. Türkiye'nin Suriye’nin sınırlarını nasıl kaos ve sabotaj yayma merkezi haline getirdiğini daha önce hepimiz gördük. Suriye ve bölgede geliştirilen bu kaosa karşı dünyanın sessizliğini de gördük.   Kuzey ve Doğu Suriye heyeti olarak Moskova, ABD ve Avrupa’da olmak üzere birçok ülke ile yapılan görüşmede siz de vardınız. Bu görüşmelerden nasıl bir sonuç aldınız?     Moskova, Washington ve Avrupa'ya yaptığımız diplomatik ziyaretler bizim için önemli bir aşamada gerçekleşti. Biz bu ziyaretleri, diyalog ve barışçıl çözüm yoluyla gerçekçi, bir demokratik perspektifle çözüm odaklı yaptık. Biz kendi taraflarımızla birleşik bir Suriye istediğimizi söyledik. Bu ziyaretlerle birlikte aslında bazı kişilerin projemizden ve buradaki rolümüzden habersiz olduğunu gördük. Bu ziyaretlerle inandığımız barışı ortaya koyduk. Bu ziyaret genel bir atmosferin önünü açtı.  Aynı zamanda MSD temsilciliği açmak için kapsamlı diplomatik çalışmaların önünü açan genel bir atmosfer yarattı.   Suriye’de yeni anayasa ve kimi çözüm görüşmeleri de yapılıyor, ancak Özerk Yönetim olmadan bunlar yapılıyor. Bu anlamda Suriye’de yakın zamanda bir çözüm öngörmek mümkün mü?      Suriye'de tüm halklar arasında uzlaşmaya ihtiyaç var. Suriye gerçeğini kendi gerçeğimiz gibi görmeli ve görmezden gelmemeliyiz.   Gerçekleşen müzakereler, halkın iradesini (5 milyon kişi ve Suriye'nin yüzde 30'unu oluşturan bir bölge) ya da idari bölgeleri görmezden geliyor. Bunun adı müzakere değil, muhtemelen bir güç ve yetki paylaşımıdır ve bu müzakereler çözüm yolu değildir. Suriye'de tüm halklar arasında uzlaşmaya ihtiyaç var. Suriye gerçeğini kendi gerçeğimiz gibi görmeli ve görmezden gelmemeliyiz.   MA / Ahmet Kanbal