Aram Yayınevi’nin 10 yeni kitabı raflarda yerini aldı

img
AMED - Aram Yayınevi, 2023’ün ilk ayında; anı, roman, şiir, sanat, sosyal tarih kategorilerinde üçü Kürtçe 10 yeni kitabı okuyucuyla buluşturdu.
 
Aram Yayınevi, ekonomik krize rağmen yeni kitapların basımını sürdürüyor. Yayınevinin, 2023 yılının ilk ayında basımını yaptığı Sara Aktaş’ın “Göçebe Kuşlar”, Aryen Dağ’ın “İlk Adımlar”, İskan Amed’in “Bir Garip Düello”, Ekin Roni’nin “Kültür Sanat ve Tiyatro Üzerine Yazılar”, Feraşin Ayhan’ın “Yaşayan Tarihler”, Numan Amed’in “Yüreğimin Güneyi”, Mizgin Ronak’ın “Kirasê Heyvê”, Neslihan Çetin’in “Kelebekler ve Gölgeler”, Ayten Amed’in “Kerkuk Li Benda We Ye” ve Mülkiye Doğan’ın “Hespên Hêviyê” kitapları, kitapçılarda ve online satış sitelerinde okuyucuyla buluştu.
 
İLK ADIMLAR
 
Gebze Cezaevi’nde bulunan siyasi tutsak Aryen Dağ’ın daha önce Aryen Deniz mahlasıyla Güneş Tekin ile beraber kaleme aldığı “Dağa Düşen İzler” kitabının basımını da yapan Aram Yayınevi, yazarını bu kez bir romanla okuyucusuna ulaştırıyor. Aryen Dağ’ın “İlk Adımlar” romanı 376 sayfadan oluşuyor. Kitabın arka kapak yazısından bir bölüm şöyle: “Benim için ‘Bu yıl her şey bir ilkti. İçimde iki duygunun varlığını çok yoğun hissediyordum. Bir yandan hayatımda ilk kez baharı dağlarda yaşayacak olmanın sevinci, diğer yanda ise ilk kez denizsiz bir bahar karşılamanın hüznü. Her iki duyguyu bir arada aynı yoğunlukta yaşıyordum. Bir yanda sıra sıra uzanan yemyeşil bir dünya, bir yanda masmavi bir sonsuzluk. Dağların ve denizlerin buluştuğu bir yer gibiydi yüreğimdekiler. Bundan olmalı, son günlerde ne zaman boş bir vakit bulsam bir kayanın başına çıkıp etrafı izlemeye dalıyordum. Bir sabah yine karşımda sonsuz bir deniz gibi uzanan gökyüzünü seyre dalmış otururken hemen yanı başımda gelen Berçem’in sesiyle irkilmiştim…” 
 
BİR GARİP DÜELLO
 
İskan Amed’in kaleme aldığı “Bir Garip Düello” romanı 368  sayfadan oluşuyor. Kitabın arka kapak tanıtımında şöyle deniliyor: “… Ama ölüm de tıpkı hayat gibi tek başına karşılanırdı. Doğarken yalnız gelen insan ölürken de yalnız gidiyordu… İnsan, bu bitmek bilmeyen döngünün esiriydi. Doğmak ve ölmek. Bir bilinenden bir bilinmeyene! Arada yaşanan bir yolculuktu. Kim bilir, belki de kalpler arada kalmışlığın tüm acısını yaşıyordu. Bu hep aynı yerde kalan bir acıydı. Tıpkı yine başladığı yere dönen günlerin ve mevsimlerin daima yerinde kalması gibi. Ölüme yakın anlarda beden bir huzur ve mutluluk halini salgılarmış. Adil’in soğumaya yüz tutmuş bedeni yavaş yavaş bu huzur ve mutluluk haline ait bir tebessümü yüzüne yayıyordu. Adil, bir gün bile kendisi için yaşamadığı hayata veda etmek üzere olduğunu biliyordu. Son koşusu yaralı kalbini oldukça yormuştu. O arkadaşları için koşmuştu… Önüne bakınca bir kardelen çiçeğini fark etti. Annesi daha küçük bir çocukken ona: ‘Çiçekleri koparma, onların ömrü çok kısa, bırak baharlarıyla mutlu yaşasınlar’ demişti…”
 
 KÜLTÜR SANAT ve TİYATRO ÜZERİNE YAZILAR
 
Ekin Roni’nin sanat dalında kaleme aldığı “Kültür Sanat ve Tiyatro Üzerine Yazılar” eseri 328 sayfadan oluşuyor. Kitabın arka kapak tanıtımı şöyle: “…Tam sanatçı olmak, kültür ve sanatı dar bir faaliyet olarak ele almamak, insan-ı kâmil olmaktan geçiyor. Anlayarak Kemal’e erendir kültürlü sanatçı. Sonra burjuva sanata öykünmeden, o sanatçılığa iltifat etmeden inançlı bir bilge olarak yaşamaktır. Biz sahneye esir, albüm peşinde sanal bir dünyaya hapis olmaktansa toplumla özgürlük için(de) yaşayan, hakikatli bir dünyayı inşa etmek isteyen sanatçılar olmalıyız. Sanatçıların ‘beka-laşması’ böyle gerçekleşir. Bu olmazsa ‘beko-laşmak’ kaçınılmaz olur…”
 
KELEBEKLER VE GÖLGELER
 
Neslihan Çetin’in “Kelebekler ve Gölgeler” romanı 232 sayfadan oluşuyor. Bir grup özgürlük savaşçısının dağlardaki mücadelesini anlatan romanın arka kapak tanımında şöyle deniliyor: “…Batı tepelerinin üstüne düşen güneş artık yavaş yavaş çekiliyordu. Gözleri karşı dağlarda durmuştu. Hiç konuşmadan yürümeye devam etti. Sıcaklık giderek kayboluyor, yerini hafifçe hissedilen serinliğe bırakıyordu. Amed akşamlarının serinliğini şimdiden özlemeye başlamış ve arıyordu. Az sonra daha önce kalmış olduğu Dersim Dağlarının esintisini anımsatan bir serinlik iyice kendini hissettirmeye başladı. Sararmış hazan akşamlarına karşın doğa giderek eski canlılığına kavuşuyordu. Akdağ’da sonbahar çiçekleri renk kazanıyor, bülbüller ak kayalıkların üstünde en güzel ezgilerini seslendiriyorlardı… Bir kelebek geldi dizinin üstüne kondu. Bu aylardır arayıp da bulamadığı mavi kanatlı kelebekti...  Dersim’de, Amed’te Erzurum’da ve en son Akdağ’da az mı düşmüştü bu mavi kanatlı kelebeğin peşine…”
 
GÖÇEBE KUŞLAR
 
Sara Aktaş’ın “Göçebe Kuşlar” romanı ülkesi gibi parçalanmış bir ailenin hikâyesini, yurtsuzluğun kalbinde doğan iki kardeşin köklerine yani anayurtlarına yaptıkları yolculuğu anlatıyor. Yazar, 264 sayfalık romanda, aidiyetlerinden kopmanın dehşetini farklı biçimlerde yaşayanları, sürgünlüğü, mülteciliği, eksilmeyi, yarım kalmışlığı, hırsı, öfkeyi, inkârı, herkesin izini sürüp de bulamadığı aşkı kaleme alıyor. Kitabın arka kapak tanıtımından bir bölüm şöyle: “Sayfalar boyunca ilerlediğinizde karanlık kuyularda yankılanan sessizlikle, bir çakıl taşına bile ruh üfleyen azmin, özgürlüğe olan inancın Sur’da, Cizre’de ete kemiğe bürünmesiyle karşılaşacaksınız. Yani vahşi bir çağın baldıranlar ve zehirlerle üstümüze indiği o karanlık günlerde, dinmeyen bir tutkunun isyan ateşini kalbiyle tutuşturanlarla, deniz genişliği alevden inançlarının kavurucu dalgalarına sessizce gömülürken bile bize bilgelerin merhametiyle gülümseyerek veda edenlerle tanışacaksınız. Biraz daha ilerlediğinizde ise kendi küllerinden dirilmeye çalışan bir ülkenin çıkmaz sokaklarıyla, yitip giden sevdalarla, her mevsimde soluğuyla yaşamı yeniden diriltenlerle ve mercan parmaklarıyla hür dağların saçlarını usulca okşayarak her sabah güneşi yeniden doğuranlarla göz göze geleceksiniz...” 
 
 YAŞAYAN TARİHLER
 
Feraşîn Ayhan “Yaşayan Tarihler” anı kitabında yoldaşlarının mücadelelerini ve anılarını anlatıyor. 160 sayfalık eserin arka kapak tanıtımı şöyle : “Unutulur mu? Ve daha niceleri var yazılmamış, anlatılmamış olan. Kahramanlarımız öylesine çok ki. Tam vaktinde baharlarla gülmüş, sonbaharla ağlamış binlerce isimsiz kahramanımızı yazmak kolay mı? Tüm bu sicilleri derlerken şu şiir hep aklımdaydı: 
bir bildiği var elbet bu 
çocukların
kolay değil öyle genç 
          ölmek 
yeşil bir yaprak gibi 
          yüreği 
koparıp ateşe atmak 
kolay değil a benim 
      gülüm…
Elbette bu çocukların bildikleri vardı. Düşleri, umutları… Özgürlüğün saçlarını okşayan deli rüzgârları, umudu bile kıskandıran umutlu kahkahaları vardı. Ölümün bile deviremeyeceği yaşam sevinçleri, dünyanın ve hiç kimsenin henüz anlayamadığı sevgileri ve sonsuz bir umut dağıtanı…”
 
 YÜREĞİMİN GÜNEYİ
 
Daha önce Aram Yayınevi’nden “Kavramsal ve Kuramsal Olarak Sanat”  ile “Şahmaran Kentinde Kayıp Bir Yolcu” adlı kitapları yayınlanan Numan Amed, bu kez sosyal tarih kategorisinde kaleme aldığı “Yüreğimin Güneyi” eseriyle okuyucunun karşısına çıkıyor. 240 sayfadan oluşan kitabın arka kapak tanıtım yazısında şu ifadelere yer veriliyor: “…Görüp dokunduğum şeyi değil de, görüp algılayabildiğim şeyi daha fazla seviyorum. İşte anlatmaya çalıştığım da biraz budur. Eski insanların, sezgilerine yüklenerek çevre ve çevrenin onlar üzerinde yarattığı etkileri kutsayıp totem haline getirmeleri boşuna değilmiş. Bilimin bin yıllar sonra kabul ettiği bir algı olarak insan biyokimyasının çevreye uyum süresi altı kuşakmış. Genetik sınırları da bir o kadarlık zaman süresi alır. Anlam yanlısı insanların içine kültür ve gelenek katarak ismine tarih dedikleri şey, bu anlamıyla da oldukça dikkat çekicidir. İnsan biyokimyasının büyük oranda bağlı olduğu beslenme ve beslenmenin ekolojik ilişkisi kesildiğinde, insanda hastalıkların baş göstermesi boşuna değilmiş…”
 
3 KÜRTÇE KİTAP
 
Aram Yayınevi Türkçe kitapların yanı sıra üç tane de Kürtçe eserin basımını yaptı. Halen cezaevinde bulunan siyasi tutsak Mülkiye Doğan’ın öykü kitabı “Hespên Hêviyê”, Ayten Amed’in anı kategorisineki “Kerkuk Li Benda We Ye” ve Mizgîn Ronak’ın şiir kategorisindeki “Kirasê Heyvê” kitabı okuyucuyla buluştu.