Tiryaki: Kolluk kuvvetleri Saliha Aydeniz’i yere serdi, tek biriniz tepki gösterdi mi?

img

ANKARA – Meclis Genel Kurulu’nda Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılması için komisyon toplanmasına tepki gösteren HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki, “O gün, Saliha Aydeniz kolluk görevlilerinin kalkanlarıyla yere serildi, tek biriniz sesini yükseltti mi?” dedi.

Meclis Genel Kurulu’nda “Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” geneli üzerine Meclis’te grubu bulunan partiler söz aldı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grubu adına geneli üzerine Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki söz aldı. Torba kanunu eleştirisinde bulunan Tiryaki, “Hâkimlik, savcılık mesleğiyle ilgili bir dizi sorun var, bu sorun alanlarından bir tanesini çözdüğünü düşünüyor siyasi iktidar. Ne o? Yeni bir kurum getiriyor ‘hâkim ve savcı yardımcılığı kurumu’ fakat şöyle de düşünülmesin yani ‘hâkim ve savcı yardımcılığı kurumu’ işte bir sınav yapılacak, hâkim ve savcılık sınavına adaylar girecekler, bu sınavı kazandıktan sonra belli bir dönem staj yapacaklar, stajı bitirdikten sonra da hâkim ve savcı yardımcısı olarak atanacaklar, bir süre görev yaptıktan sonra hâkim ve savcı olacaklar; böyle değil. Mevcut sistem, hâkimlik ve savcılık sınavına adayları alıyor, bu sınavı kazananlar iki yıl boyunca bir eğitim görüyor stajyer hâkim ve savcı olarak. Bunun sonucunda da hâkim ve savcı olarak atanıyor. Teklif sahipleri, sadece bu iki yıllık eğitim sürecini üç yıla çıkararak ‘hâkim ve savcı yardımcılığı müessesini getirdiğini sanıyor” dedi.

‘EN BÜYÜK SORUN HAKİM SAVCILARIN NİTELİĞİ’

Türkiye'de yaşanan en önemli sorunlardan bir tanesinin hâkim ve savcıların nitelik sorunu olduğunu kaydeden Tiryaki, “Bir de bu hâkim ve savcı yardımcıları belirlenirken ısrarla ve devamlı biçimde hem staj öncesi hem de staj sonrası bütün işlemlerin mülakatla ve sözlü sınavla belirlenmesini istiyor siyasi iktidar. Neden? Çünkü istediği kişileri hâkim ve savcı olarak atamak istiyor. Ayrıca, bu sözlü ve mülakat sınavlarının da yargı denetimine tabi olmasını istemiyor. Nasıl? Fiilen yargı denetiminin dışında tutuyor. Çünkü mülakatların ve sözlü sınavların hiçbiri kayıt altına alınmıyor, kayıt altına alınmadığı için de o sözlü mülakat sınavının iptali için açılan davada mahkemeler gerçekten o mülakatın içeriği konusunda hiçbir bilgi sahibi olmadıkları için ayrıntılı inceleme yapamıyorlar. Mülakat sınavı varsa kadrolaşma vardır, sözlü sınav varsa kadrolaşma vardır ama eğer kadrolaşma amacıyla kullanılmadığı iddiasındaysa siyasi iktidar, Hükûmet bunları yargı denetimine açabilir, kayıt altına alabilir; bunlar hiç de zor uygulamalar olmayacak” ifadelerini kullandı.

‘NOTERLER TEPKİ GÖSTERDİ’

Teklifte yer alan Noterlere dair düzenlemeye dair de Tiryaki, eleştirilerini şöyle sıraladı: “Tam da noterler genel kurul sırasındayken yani Noterler Birliği genel kurul yapıyordu ve kimin Noterler Birliğinin başına geleceği, yöneticisi olacağı belli değilken, henüz hiçbirisi mazbata almamışken, aralarında görev dağılımı yapmamışken âdeta Noterler Birliğinden kaçırarak bir teklifi Komisyona getirdi teklif sahipleri. Noterler Birliği buna bir dizi itirazlarda bulundu. Teklif sahipleri bir sınıfı atlayarak bir üst sınıfa geçmenin önünü açıyorlar yani birinci sınıftaki, bir alt sınıftaki noter bir üst sınıfa geçmeden iki üst sınıfa geçebilecek. Gerekçesi ne? Bazı yerlerde noterlik için başvurular olmuyormuş. Bazı yerlerin tercih edilmemesinin tek nedeni var, çok yakın yerlere noterlik açılıyor. Ekonomik nedenlerle kabul etmiyorlar. Ama teklif sahipleri bu konuda bir geri adım atmadı.”

‘15 YILDA 4 KEZ UZATTINIZ’

Teklifte yer alan Danıştay Kanunu ve Yargıtay Kanunu'nda değişikliğe yönelikte Tiryaki, “Sadece bazı kurulların görev süreleri uzatılıyor; yine, bazı kurullarda görev yapan üye sayısı azaltılıyor. Şimdi, diyebilirsiniz ki: ‘Yani bazı kurulların görev sayısı değiştirilebilir’ Ama nasıl değiştirilmiş? On beş yıl için uzatıyorsunuz, 4 kez kanun değiştiriyoruz. Ben Komisyonda da söyledim, dedim ki: ‘Biz sadece Maliye Bakanının ülke ekonomisiyle ilgili öngörülemez bir siyaset yürüttüğünü, önünü göremediğini sanıyorduk. Meğer öyle değil, Adalet ve Kalkınma Partili bütün milletvekilleri getirdikleri her teklifi üç yılda bir, dört yılda bir, iki yılda bir gereksiz bir şekilde değiştirerek öngörülemez biçimde Meclisi meşgul ediyorlar.’ Bu teklifle bunu bir kez daha gördük” dedi.

STOKÇULUK DÜZENLEMESİ

Stokçuluğa dair düzenlemeye ilişkin ise Tiryaki, şöyle konuştu: “Neden? Çünkü stokçular varmış. ‘Onlara daha fazla ceza verelim.’ Türkiye'nin bir ekonomik kriz içerisinde olduğu tartışmasız, bunu herkes kabul ediyor, Türkiye ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya ama bu ekonomik krizin nedeni stokçuluk falan değil, insanların satın alma gücünün yetersiz olması. Bu teklif sahipleri ekonomik krizin sorumlusu olarak kendilerinin olduğunu kabul etmeli, bunun günahını, sorumluluğunu zor şartlarda ayakta durmaya çalışan esnafa atmamalı, bu hiçbir derde deva olmayacak; hep birlikte yaşayıp göreceğiz.”

AYDENİZ TEPKİSİ

Tiryaki, konuşmasını Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılmasına dair görüşmelerle sürdürdü. Tiryaki, şunları dile getirdi: “Neden? Nedeni şu: 12 Haziran tarihinde Halkların Demokratik Partisi bazı kurumlarla birlikte bir açıklama yapmak istemiş, bu açıklama sırasında bir güvenlik görevlisine -daha önce Halkların Demokratik Partisi Milletvekili olan, şu anda Demokratik Bölgeler Partisinin Eş Genel Başkanı olan- sevgili Saliha Aydeniz bir polis memuruna el kaldırmış. Bu nedenle Saliha Aydeniz'in milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyor Karma Komisyon, bu gündemle bizi toplantıya çağırdı; tek nedeni bu.

VEKİLİMİZ TEHDİT EDİLDİĞİNDE MİLLETVEKİLİ ONURU NERDEYDİ?

Sanırsınız ki Adalet ve Kalkınma Partisi güvenlik görevlilerine çok büyük değerler veriyor, çok saygın bir yerde tutuyor onları, hiçbir milletvekili, hiçbir yerde güvenlik görevlilerine hakaret etmiyor, onlarla tartışmıyor. Bir tek istisna var; bir milletvekili, Demokratik Bölgeler Partisinin Eş Genel Başkanı gitmiş bir polis memuruna fiziki müdahalede bulunmuş da o polis memurunun saygınlığını korumaya çalışıyor. Peki, bir milletvekilinin saygınlığının Türkiye Büyük Millet Meclisi için hiç mi önemi yoktur? Bakın, biz neredeyse her hafta düzenlediğimiz veya düzenlemek istediğimiz her etkinlikte mutlaka bir güvenlik görevlisinin saldırısına uğruyoruz. Komisyonda da söyledim; bir güvenlik amiri çıkıp kameraların karşısında milletvekilimize ‘Seni çivilerim’ dedi. Tek bir Adalet Kalkınma Partili milletvekili bunu kınadı mı? Herhangi bir yerde açıklama yaptı mı? Mensubu olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşüren bu uygulama nedeniyle.

MİLLETVEKİLİMİZİN KOLU KIRILDI, BİRİNİZ ARADI MI?

Yine, bir milletvekilimiz Hüseyin Kaçmaz, Şırnak milletvekilimiz. Bakın, bir aydır kolu alçıda. Güvenlik görevlileri müdahalesiyle parmağı kırıldı, bir aydır Türkiye Büyük Millet Meclisine kolunda alçıyla geliyor. Ey Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri! Tek bir taneniz Hüseyin Kaçmaz'ı arayıp geçmiş olsun dedi mi? Bu Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılmış haksızlıktır dedi mi? Demedi. Neden? Çünkü meseleniz, mensubu olduğunuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığı falan değil. Yeter ki sizin dışınızda birilerine yönelik bu saldırılar gerçekleştirilmiş olsun. Ama sizin mensuplarınız, sizin milletvekilleriniz, güvenlik görevlilerine hakaret ettiğinde bunun karşısında sessiz kalabiliyorsunuz. O gün demiyorsunuz güvenlik görevlilerinin saygınlığına, gölge düşmüştür, bununla ilgili soruşturma başlatılsın demiyorsunuz. O gün demiyorsunuz o milletvekilliğinin dokunulmazlığı kaldırılsın, yargılansın demiyorsunuz. Peki ne diyorsunuz? Hakaret ettiğiniz polis memurunu görevden uzaklaştırıyorsunuz. İşte, bunun ismi çifte standarttır.

CUMHURBAŞKANI DOĞRUDAN HEDEF GÖSTERDİ

Güvenlik görevlisine duyduğunuz saygı gereği yapmıyorsunuz, Halkların Demokratik Partisine, muhalif partilere duyduğunuz öfke nedeniyle bunu yapıyorsunuz. Bize Komisyonda dediler ki: ‘Halk galeyana gelmiş.’ Bu nedenle biz bu teklifi öne almışız yani bu fezlekeyi görüşmemizin tek nedeni bu. Komisyonda anlattım, herkes duysun diye bu kürsüden bir kez daha anlatıyorum. Bakın, 12 Haziran tarihinde gerçekleştirmek istediğimiz etkinlik nedeniyle 15 Haziran tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı soruşturmayla ilgili görevsizlik kararı veriyor, 14-15 Haziran tarihinde. Aynı gün, Cumhurbaşkanı doğrudan hedef gösteriyor, ‘Biz bunu kabul edemeyiz, hemen bununla ilgili fezleke Meclise gelmelidir.’ diyor. Cumhurbaşkanı doğrudan emir veriyor. Şimdi, ben orada da söyledim; yasamanın, yürütmenin, yargının bağımsız olmadığının, tek bir merkezden yönetildiğinin en açık kanıtı, en açık örneğidir.

AYNI GÜN FEZLEKE GELDİ

16 Haziran tarihinde dosya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na geliyor 16 Haziranda. 16 Haziran günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bununla ilgili takipsizlik kararı veriyor. 16 Haziran, aynı gün dosyayı Adalet Bakanlığına gönderiyor fezlekeyi. Adalet Bakanlığı aynı gün, 16 Haziran 2022 günü bu fezlekeyi bir üst yazıyla Cumhurbaşkanlığına gönderiyor, aynı gün. 16 Haziran 2022 günü, aynı gün Cumhurbaşkanı bu fezlekeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderiyor, aynı gün. 16 Haziran günü, yine aynı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bu fezlekeyi Karma Komisyona gönderiyor. Yine aynı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Karma Komisyona gelen bu fezleke üzerine biz toplantıya çağrılıyoruz. Şimdi, burada hiç kimse ‘Yasama bağımsız davranıyor’ diyebilir mi, ‘Yargı bağımsız davranıyor’ diyebilir mi, ‘Tek bir merkezden yönetilmiyor’ diyebilir mi? Çok açık biçimde tek bir merkezden âdeta düğmeye basılır gibi Türkiye'deki bütün kurumlar harekete geçiyor, neden? Saliha Aydeniz bir polis memuruna müdahale etmiş, o yüzden dokunulmazlığı kaldırılsın diye.

AYDENİZ YERDE SÜRÜKLENDİ BİRİNİZ SESİNİZİ YÜKSELTTİNİZ Mİ?

O gün, o esnada, Saliha Aydeniz kolluk görevlilerinin kalkanlarıyla yere serildi, yerde sürüklendi, tek biriniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tek bir tane üyesi Saliha Aydeniz'e yapılan bu haksızlık karşısında sesini yükseltti mi? Yükseltmedi ama biz HDP olarak ne dedik o gün? Grup Başkan Vekillerimiz çıktı, Saliha Aydeniz'in güvenlik görevlilerine yaptığı bu müdahaleyi doğru bulmadığını söyledi. Adalet mi arıyorsunuz? İşte, adalet o sıralarda. Biz, gerçekten vicdanımızla ve nesnel kararlar veriyoruz, sizin gibi bunu bir fırsata çevirip bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için kullanmıyoruz, bu çok açık bir durum. Sürem çok az, son olarak şunu söyleyeyim: Bakın, bizimle ilgili hani yüzlerce fezleke geliyor ya, şimdi birileri sanıyor ki acaba bizler ne tür işler yapıyoruz? İşte, basın açıklaması yapmak için bir araya geliyoruz, herhangi bir konuda kamuoyu oluşturmak için bir araya geliyoruz. Valilikleriniz, kaymakamlıklarınız, İçişleri Bakanlığınız yapmak istediğimiz her etkinlikten önce yasaklama kararı aldığı için o güvenlik görevlilerini, yüzlerce, binlerce güvenlik görevlisini etrafımıza sarıyor, bizi kuşatma altına alıyor ve böylece biz yasak bir iş yapmış göstericiler olarak gündeme geliyoruz, öyle mi? Anayasal bir hakkımızı kullanıyoruz, Anayasa hükmü çok açık.

TECRİDE BURADA DA SOKAKTA DA KARŞI ÇIKIYORUZ

Anayasa 34'e göre herkes, önceden izin almaksızın -izne tabi değil, tek bir koşul var- silahsız ve saldırısız olmak koşuluyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilir. Dolayısıyla, gösteri yapmak için, toplantı yapmak için, basın açıklaması yapmak için hiç kimsenin bir validen, bir kaymakamdan, bir mülki amirden, İçişleri Bakanlığından izin alması gerekmiyor. Tek bir sınırlama var, silahsız ve saldırısız olacak. Her bir milletvekilimiz yaptığı, katıldığı bu etkinliklerde sadece söz kuruyor. Elinde bırakın silahı, bir tane taş bile yok ama siz ‘Yasak eylemler yapıyorsunuz.’ diye ‘Yasak eylemler düzenliyorsunuz, katılıyorsunuz’ diye her bir milletvekilimiz hakkında onlarca fezleke hazırlıyorsunuz. Yaptıklarımızın içeriklerine katılmıyor olabilirsiniz ama her yerde söylüyoruz, Mecliste ne söylediysek o açıklamalarda onu söylüyoruz. O açıklamalarda ne söylediysek halkın içerisine gittiğimizde de onu söylüyoruz. Tecride mi karşı çıkıyoruz? Burada da tecride karşı çıkıyoruz, basın açıklamasında da karşı çıkıyoruz, sokakta da karşı çıkıyoruz.”

Genel Kurul devam ediyor.