WAN - Kolektif yaşamın ve örgütlü mücadelenin önemine dikkat çeken yazar Hüseyin Özsoy, “Kürt gerçekliğini somut inşaya çevirmenin yolu kendini toplum olarak örgütlemektir. Örgütlü toplumlar özgür toplumlardır” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum süreciyle birlikte öne çıkan en önemli tartışmalardan biri de demokratik komünlerin inşası. Komünlerin inşa edileceği çalışmaların başında da, bir halkın hafızasını ve kimliğini oluşturan kültür-sanat çalışmaları geliyor. 30 yıl tutsaklığının ardından mücadeleye kaldığı yerden devam eden yazar ve ressam Hüseyin Özsoy, toplumun ihtiyaç duyduğu kültür-sanat kurumlarının bir komün olduğu, kolektivizme, topluma akmayan, tarihe ve kültüre hizmet etmeyen hiçbir bireysel çabanın sonuç vermeyeceğini söyledi.
Kolektif emek ve ortak amaçla üretimin önemine işaret eden Özsoy, dünyayla birlikte bireyselliğin, kolaydan para kazanmanın ön plana çıktığını söyleyerek, “Oysa en kaliteli, nitelikli ve kendini ölümsüzleştirip ileriye taşıyacak değerler, kolektif emek sürecinde ve ortak yaşam içerisinde kendini var eden, kimliklendiren özgür bireyle mümkün olandır” dedi.
‘SANAT-KÜLTÜR ESTETİĞİNİ AÇIĞA ÇIKARMALIYIZ’
Baş aşağı giden tarihi tekrar kendi ayakları üzerinden zirveye taşıyan bir mücadele, direniş gerçekliğinin 90’lı yıllarda ortaya çıktığını ve bir rönesans yaşandığını vurgulayan Özsoy, “İnsanların ne olduğunu, nereden geldiğini, nereye gideceğini ve ne istediğini bilmesi onu en azından tarihsel bir zamansallık içerisinde bir özne kılabilme durumunu yaratabiliyor. Bu özne kendisini daha ideolojik ve örgütsel olarak sağlam konumlandırabilmelidir. Bu sağlam konumlandırma üzerinde ancak sağlam bir siyaset ve güçlü bir savaş da yapabilirsin. Güçlü bir ekonomik politika yürütebileceğin gibi çok güçlü ve ileri bir sanat-kültür estetiği de açığa çıkartabilirsin. Ama burada temel mesele kendin olabilmek ve kendi özüne dönebilmektir. Köklerin üzerinden kendini yeniden var edip yaşatabilmektir. Kürtler bu özgünlük ve farklılığını koruyarak kendisini evrensel insanlığın onurlu bir ailesi haline getirebilir” diye konuştu.
‘KÜRTLER YENİ VAROLUŞU ANLAMLANDIRMALIDIR’
Kürtlerin politik olma düzeyinin güçlü ama bu düzeye göre toplumsal örgütlenme ve inşanın eksik olduğunu söyleyen Özsoy şöyle devam etti: “Halen kendisini bu noktada özgürlük bilinciyle öğütmemiş bir gerçekliğimiz de var. Bu sıkıntılarımızı temel zihniyet kodlarımıza uygun yapılandırabilirsek Kürtlerin önünde 21 yüzyılda özgürlük kapıları sonuna kadar açıktır. Direnişi, mücadelesi, kadın gerçekliği ve yaptığı 52 yıllık direnişiyle Kürtlük dünya insanlığına her şeyiyle müjdeci bir haber veriyor. Kürtler bugün evrensel ölçekte fikir üreten önderliğiyle tarihe bir yol çizmektedir. İnsanlık büyük oranda bu yolu takip ederek ilerleyecektir. Çünkü son çağın ileri düşüncelerine sahip insanlar, gelecek için bugünden söz kuranlar ya da yarınlar için yola çıkıp ne istediğini bilen insanlar kazanacaktır. Bunu dışındakilerin hepsi tarihin çöplüğüne gidecektir. Bu topraklar insanlığa cennet misali anlatılmış bereketli topraklarıdır. Varlığı ve özüyle müthiş özgürlüğüne düşkün bir toplumsal gerçeklik söz konusudur. Bunu bilmek, görmek ve tanımak lazım. Geçmiş neyse gelecek de odur. Biz ne kadar geçmişimiz üzerinden düşünsel tartışma yaparsak kendimizi o kadar tanıma şansını elde edebiliriz. Kürtler, varoluşunu anlamlandırma, felsefik bir derinleşme, verili bilgilerle kendi bilincini oluşturup kendini özgürleştirme yolunda söz ve eylem insanı haline getirebilmelidir.”
BASKI VE ASİMİLASYON POLİTİKALARI
Kolektivizm ve topluma akmayan, tarihine ve kültürüne hizmet etmeyen hiçbir bireysel çabanın sonuç vermeyeceğini söyleyen Özsoy, Kürt diline yönelik baskı ve asimilasyon politikalarına dikkat çekerek, “Buna karşı bizim de inatla dilimize, kültürel değerlerimize, halkımıza ve coğrafyamıza sarılmamız gerekiyor. Kürt gerçekliğini somut inşaya çevirmenin yolu kendini toplum olarak örgütlemektir. Örgütlü toplumlar özgür toplumlardır. Özgür bireyden bahsediyorsak, bu özgür zihniyete kavuşmuş ve örgütlenmiş toplumsal gerçeklikte ifadesini bulur. Bu somutluk Kürdistan’da 50 yıllık mücadeleyi açığa çıkarmıştır” dedi.
‘İRADEYİ HAYATA GEÇİRECEK KOMÜNLERİMİZ OLMALI’
Komünlerin inşası tartışmasına işaret eden Özsoy, “Kürtler daha önce ailesi ve aşiretiyle her zaman komünal bir şekilde yaşamıştır. Zindanda yürütülen mücadele de komünal kimlik altında sürdürülmüştür. Yürütülen özgürlük mücadelesinde ‘birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ felsefik anlayışla kendisini halka kabul ettirdi ve bugüne kadar getirmiştir. Var olan toplumsal sorunlarımızı şiddet araçlarını devreye sokmadan, demokratik tartışmalarla hem ihtiyaçları tespit etmek hem bu ihtiyaçların tespiti kadar karar alıp ortak iradeyle hayata geçirilecek komünlerimizin olması gerekir. Komün ve inşa meselesi, özgür bireylerin bir araya geldiği, ihtiyaçlarını belirledikleri bu ihtiyaçların şiddetine ve önemine göre komünler oluşturup o sorunlar geride bırakılarak üstesinden gelinebilir” diye belirtti.
Kürtlerin zihinsel olarak özgürlüğü yakalamış bir toplum olduğunu ifade eden Özsoy, “Çağın zihniyetini taşıyan ve bugün bir ada cezaevinde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın felsefik doktrini, insanlığın gelecek yüzyıllarını kurtaracak bir doktrindir. Bu düşünceler bugün Rojava’da somutlaştı. İnsanlık için büyük bir umut ışığı oldu” diye belirtti.
