Eğitim Sen'den MEB'in 'şiddet' broşürüne tepki

  • kadın
  • 16:27 30 Eylül 2022
  • |
img
 ANKARA - MEB’in “kadına şiddetle mücadele” konulu broşürüne tepki gösteren Eğitim Sen, “Kadını erkeğin himayesinde, ikincil olarak konumlandıran mevcut siyasal iktidar dili terk edilmeli” dedi.
 
Milli Eğitim, İçişleri, Aile ve Sosyal Hizmetler, Adalet ve Sağlık Bakanlıkları ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nca imzalanan “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 yılı Faaliyet Planı” kapsamında “Kadına El Kal-ka-maz” sloganıyla afiş, broşür ve tanıtım videosu hazırlanarak “eğitim seferberliği” adı altında bütün kamu kurumlarınca yaygınlaştırıldı. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Merkez Kadın Sekreterliği, konuyla ilgili yazılı bir açıklama yayımladı. 
 
'MİLLİ VE DİNİ SİYASİ KODLARLA DONATILMIŞ'
 
 Açıklamada, siyasi iktidarın ilk başta iyi niyetli gibi görünen genelgesinin afişlerinin incelendiğinde iktidarın, kadına yönelik şiddeti nasıl kendi cinsiyet ayrımcı, siyasal-ideolojik çizgide ele aldığının görüldüğü ifade edildi. Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi: “Öyle ki kadın ve kadına yönelik şiddet, 'erkek egemen', 'milli' ve 'dini' ideolojik-siyasal kodlar ile ele alınmakta ve bu yolla erkekleri ikna yoluna giderek şiddetle mücadele ediliyor algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Kadına yönelik şiddetin sonuçlarını ‘şiddet sebebiyle sağlığı bozulan ve zarar gören kadın, çocuklarının bakımını sağlamakta güçlük çekmesi ve şiddete maruz kalan kadının, şiddetin olumsuz etkilerini çocuklarına yansıtması’ olarak sunulduğu broşürde kadın bir birey olarak görülmemekte, ataerkil cinsiyet rollerinin kadına dayattığı ve onu aile ile sınırlandıran yapısı içinde ele alınmaktadır.” 
 
'FARKLILIKLAR ÖTEKİLEŞTİRİLİYOR'
 
Broşürde yer alan “milli” ve “dini” tanımlara dair açıklamada, şu noktalara dikkat çekildi: “'Kadına yönelik şiddet milli değerlere saygısızlıktır' başlığı altında, 'Kadınlarımız; yönetimde, savaşta, barışta erkeklerle birlikte yer alıyor. Kurtuluş Savaşı’nda Şerife Bacı, Halide Onbaşı, Halime Çavuş, Nezahat Onbaşı, Çete Emir Ayşe, Kara Fatma, Gördesli Makbule, Tayyar Rahmiye, Hafız Selman İzbeli gibi kadın kahramanlarımız, tarih içerisinde bir ve bütün olarak gören bir anlayışla yoğrulmuş olmamız, bugünümüze rehber olacak kadar güçlü göstergelerdir. Kadına yönelik şiddete yükselen tepki artık milli bir hassasiyete dönüştü, çünkü milli değerlerimizin inşasında kadının rolü ve önemi belki tüm ülkelerin toplamından daha fazladır' denilerek iktidar cephesinde sıklıkla kullanılan etnik kimlik üzerinden milliyetçiliği, 'milli' değerleri öne çıkararak farklılıklar ötekileştirilmektedir.
 
'Kadınlara yönelik şiddet inancımızla bağdaşmaz' başlığı altında ise 'İslam’a göre kadın ve erkek yaratılıştan aynı değere sahip. Aralarında insanlık değeri, temel hak ve dokunulmazlıklar, iffetli ve onurlu bir hayat yaşama hakkı konusunda hiçbir fark yok. Rabbimizin 'en güzel örnek' olarak tanıttığı Hz. Peygamber (s.a.v.), erkekleri 'Sizin hanımlarınız üzerinde hakkınız olduğu gibi, hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır’ sözleriyle uyarıyor ve ‘Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır...' denilmektedir.
 
KADIN 'MÜLKİYET' OLARAK TANIMLANIYOR
 
Son olarak kadınları nesneleştiren tanıdık iktidar söylemi 'Şiddetin kız kardeşimize, annemize, kızımıza, torunumuza, kız arkadaşımıza yönelik olarak da gerçekleşebileceğinin farkındayız ve tüm erkekleri bu konuda bilinçli/duyarlı olmaya davet ediyoruz' ifadesi kullanılarak kadın 'mülkiyet anlayışı' çerçevesinde değerlendirilmektedir.
 
ERKEĞİN İNSAFINA BIRAKILMAK İSTENMEKTE 
 
Patriarkal cinsiyet rollerinin kadına dayattığı ve onu aile ile sınırlandıran yapısına ek olarak ekonomik kriz, yoksulluk, güvencesiz esnek çalışma, mültecilik, şiddet ve istismara en ağır şekilde maruz kalan kadınların, büyük mücadeleler sonucunda kazanmış olduğu hukuksal haklarına göz dikip gasp eden mevcut iktidar, kadının da insan, ama erkeğin güdümünde/himayesinde olması ön kabulüyle göstermelik farkındalık eğitimleri düzenlemektedir. Uluslararası sözleşmelerde belirtilen geniş kapsamlı ve çok aktörlü mekanizmaların hayata geçirilmesiyle büyük ölçüde önlenebilecek kadına ve çocuğa yönelik şiddet, son örnekte de görüldüğü üzere büyük oranda erkeğin insafına bırakılmak istenmektedir.
 
İKTİDAR BU DİLİ TERK ETMELİ
 
Kadını erkeğin himayesinde, ikincil olarak konumlandıran mevcut siyasal iktidar dili terk edilmeli, kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismar ile mücadelede uluslararası sözleşmeler ve mevcut yasal düzenlemeler derhal hayata geçirilmelidir."