Eren Keskin: 'Umut hakkı'nın uygulanması lütuf değil, görevdir

İSTANBUL - İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Meclis’teki tüm partilerin "umut hakkı"nı gündemlerine alması gerektiğini belirterek, “Türkiye’nin umut hakkını uygulaması lütuf değil bir görevdir” dedi. 
 
İstanbul’da aralarında barolarında bulunduğu 49 sivil toplum örgütü, 28 Nisan'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı olan "umut hakkı"nın sağlanması talebiyle açıklama yaptı. Açıklamada imzası olanlar İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, "umut hakkı"na dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
Türkiye’de "umut hakkı" tartışmalarının iki önemli nedeni olduğunu belirten Eren Keskin, bunlardan birincisinin tutsakların yaşam hakkının korunması olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin ardından idam cezasının kaldırıldığını ve yerine "ölünceye kadar müebbet hapis cezası"nın getirildiğini kaydeden Eren Keskin, “İnsan hakları savunucuları olarak her zaman bu uygulamaların insan haklarına ve mahpus haklarına aykırı olduğunu dile getiriyorduk. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin(AİHM) bu konuda verdiği önemli kararlar oldu. AİHM, Vinter kararıyla sözleşmeye taraf devletlere bir çağrı yaparak, ölünceye kadar hapis insanlık dışı olduğunu ve insan hakkı ihlali olduğuna karar verdi. İnsanların bundan sonra yaşamlarını dışarda sürdürebileceklerine dair bir 'umut hakkı'nın olması gerektiğine karar verdi” dedi. 
 
LÜTUF DEĞİL GÖREV 
 
"Umut hakkı"nın Türkiye’nin bir lütfu olmadığını, bunun bir görev olduğunu vurgulayan Eren Keskin, “Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin imzacısı ve AİHM kararlarının bağlayıcılığını kabul etmiş bir devlet. Bu nedenle devletin 'umut hakkı'nı gündeme getirip bu konuda düzenleme yapma görevi var. Bizlerde insan hakları örgütleri, barolar, sendikalar, sağlık örgütleriyle birlikte 'umut hakkı'na ilişkin bir açıklama yapma ve devletin görevini yerine getirmeye çağırma ihtiyacı hissettik” diye belirtti.
 
TÜM PARTİLER SORUMLULUK ÜSTLENMELİ
 
Türkiye’de hak ihlalleri konusunda çifte standart uygulandığına dikkati çeken Eren Keskin, "‘Umut hakkı’ ve infaz kanunlarında değişiklik yapılması Meclis kararlarıyla yapılan şeylerdir. Ama maalesef Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (DEM Parti) dışındaki diğer partilerin 'umut hakkı' konusunda yaklaşımları eleştiri konusudur. ‘Umut hakkı’ insancıl hukukun bir gereğidir. Ve tüm partilerin umut hakkını gündemlerine almaları gerekiyor. Acilen bu konuda düzenleme yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
ÇALIŞMA VE YAŞAM KOŞULLARI DÜZELTİLMELİ
 
“Umut hakkı” kararına dair en bilinen isimlerin başında Abdullah Öcalan’ın geldiğini kaydeden Eren Keskin sözlerine şöyle devam etti: “Sayın Öcalan’ın 'umut hakkı' demek, bundan sonraki cezaevinde kalan sürecin başka yöntemlerle devam etmesidir. Bu bir ev hapsi veya başka bir yöntem olabilir. Sayın Öcalan’ın çalışma koşullarının düzeltilmesi, avukatları ve ailesiyle görüştürülmesi gerekiyor. Daha insani koşulların yaratılması için 'umut hakkı' önemli. Bu nedenle 'umut hakkı' bu coğrafyada acilen tartışılmalı ve bu konuda düzenlemeler yapılmalı” ifadelerini kullandı.
 
'ABDULLAH ÖCALAN SÜRECİN EN ÖNEMLİ AKTÖRÜDÜR’
 
Kürt sorunun çözümü bağlamında başlayan sürecin en önemli aktörünün Abdullah Öcalan olduğunu vurgulayan Eren Keskin, “Abdullah Öcalan görüşlerini özgür bir ortamda halkla, basınla ve yetkililerle paylaşması sürecin daha güvenilir ilerlemesine zemin hazırlayacaktır. Bu anlamda 'umut hakkı' Sayın Öcalan’ın koşullarını rahatlatacaktır. Parlamentodaki tüm partilere bu çağrıyı yapmak istiyorum. Türkiye, AİHS’in bir tarafıdır ve AİHM kararlarının bağlayıcılığını kabul etmiş. Anayasa’nın 90’ıncı Maddesi’nde uluslararası mahkemelerin verdiği kararların gerektiğinde iç hukuktan üstün olduğunu kabul etmiş. Kendi anayasalarında da uygun davranarak bu konuda acil düzenlemeler yapmalılar” diye konuştu. 
 
MA / Esra Solin Dal