Din görevlileri okullara atandı: Toplumun dinamikleriyle oynanıyor

img
İZMİR - Okullara “manevi danışman” adı altında din görevlilerinin atamasıyla toplumsal dinamiklerle oynandığını belirten Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şubesi Başkanı Veysel Beyazadam, bu durumun çocuklarda psikolojik ve ruhsal sorunlara yol açacağını söyledi.   
 
İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında yapılan protokolle, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” kapsamında 842 ilkokul, ortaokul, liseye "manevi danışmanlık" hizmeti adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi atandı. Kent genelinde bulunan 2 bin 496 okulun 3’te 1’inde görevlendirme yapılırken, AKP döneminde özellikle çocukların hedef alınması birçok kesimden tepki topladı. Protokol İzmir, İstanbul ve Eskişehir'de yapılan atamalarla uygulamaya konuldu. 
 
Okullara gönderilen yazıda, “öğrencilerin millî, mânevî, ahlâkî, insânî, kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan, geliştiren akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim sahibi, bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler olarak yetiştirilmesine katkı sağlamak” amacıyla “manevi danışmanlık” protokolünün imzalandığı kaydedildi.
 
Okullarda zorunlu eğitim olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yanı sıra seçmeli olan fakat zorunlu hale getirilen 3 dini ders daha bulunuyor. AKP'li yetkililerin sık sık kullandığı 'dindar nesil' yetiştirme çabası sonucu yapılan çalışmalar eğitimin kalitesinin düşmesine neden olurken, birçok sorunu da beraberinde getirdi.
 
VELİLERDE KORKU HAKİM
 
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir 2 Nolu Şubesi Başkanı Veysel Beyazadam ile bu protokolün ve olası etkilerini konuştuk. Velilerin protokolden kaynaklı kaygılı ve korku içinde olduklarını belirten Beyazdam, bunun nedeninin de “manevi danışman” adı altında okullara atanan din görevlilerinin geçmiş pratikleri olduğunu söyledi. 
 
Beyazadam, "Protokol çalışması başlatılırken ihtiyaç analizini kimler yaptı, hangi veriler baz alındı. Bununla ilgili çözüm yolunu kamu emekçileri dururken, dışarıdan kim ve ne olduğu bilinmeyen kişiler atandı. Bir Kur'an kursu öğreticisinin ne kadar pedagojik formasyon bilgisi olduğunu ya da öğrencilerle nasıl bir deneyim ilişkisi olduğunu bilmiyoruz. Temel olarak din ve vicdan hürriyetinin de hedefe konulduğunu düşünüyoruz. Çünkü toplumun genel yapısı içerisinde hep yüzde 99 Müslüman diye ifade edilen, hatta tek din, tek mezhep üzerinden dayatılan bu yapı, aslında toplumsal barışı ve huzuru baltalıyor" diye belirtti.
 
‘RUHSAL BOZUKLUK OLUŞACAK'
 
İktidarın, bu projeyle her alanda “denetimli bir nesil” yaratmak istediğini dile getiren Beyazadam, şöyle devam etti: "ÇEDES programını detaylı bir şekilde incelediğinizde, okul içindeki kulüplerden tutunda okul dışında bile bazı seminer, gezi adı altında çocukların denetlenebilir, gözlenebilir hale getiriyor. Bu dünyaya ait bir umut veremeyen iktidar, gençliği ve çocukları öteki dünyaya yönlendirerek, hak arama veya yaşamı sorgulama durumunu baskılamaya çalışmaktadır. Bakıldığı zaman Anayasa'nın laiklik ilkesi doğrudan hedef alınıyor. Diğer yönüyle çocukların ruhsal gelişimi de hedefe konuluyor. Sözü edilen kişilerin okullarda görevlendirilmesiyle çocuklarda çok ciddi depresyon ve ya ruhsal bozukluklar yaşanabileceği çok net. Bunun somut örneğini geçtiğimiz sene Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarında yaşadık. Buralarda da aynı adla insanlar çalıştı. O dönem bir hafta içerisinde 3-4 gencimiz yaşamına kıydı. Bunun temel nedeni gördükleri ruhsal ve psikolojik baskıydı. Biz bu senaryoların gerçekleşmesinden endişe ediyoruz."
 
‘TOPLUMUN DİNAMİKLERİYLE OYNANIYOR’ 
 
Projenin tanımına tepki gösteren Beyazadam, şunları söyledi: "Bu sözü edilen özellikler, zaten Milli Eğitim Temel Kanunu'nda bir gençliğin nasıl olması gerektiği tanımlanmış. Anayasa'da ifadesini bulan laik, sosyal bir hukuk devletinde nasıl bir gençlik yaratılmak istendiğinin tarifi yapılmış. Bu protokolle Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanunu, İlk Öğretim Kanunu ihlal ediliyor. Toplumun dinamikleriyle oynanıyor. İnsanların inançlarıyla bir derdimiz yok. Bizim temel meselemiz, din ve vicdan hürriyetinin sağlanması, Anayasal düzenin korunması üzerinedir. Hukuk büromuz bu konuyu inceliyor ve bununla ilgili kanunlara aykırılık teşkil etiğini düşünüyoruz. Buna dair de her türlü girişimin içinde yer alacağız."
 
'REHBER ÖĞRETMENLERİ ATANSIN'
 
Mesleki açıdan da öğretmenlik mesleğinin devre dışı bırakıldığını dile getiren Beyazadam, okullarda psikolojik ve ruhsal yönden destekler sağlanmak isteniyorsa, bunun psikolojik danışman ve rehber öğretmenler ile yapılması gerektiğinin altını çizdi. Rehber öğretmenlerin sayısının çok az olduğuna dikkat çeken Beyazadam, “Her okulda çokça olmaları gerekirken okullarda istihdam bile bulamıyorlar. Günümüz koşullarında başta rehber öğretmen olmak üzere en az 200 bin öğretmenin atanma ihtiyacı varken, bu yola yönelmesi de kabul edilebilir bir durum değil. Yine Eğitim Sen olarak hem yerellerde hem de genel merkezde geçtiğimiz yıllarda dernek, vakıf, cemaatlere bağlı olan kurumların yerelde milli eğitim müdürlükleriyle yaptıkları protokollerden kaynaklı çok şikayet aldık. Zaman zaman bunları dava konusu yaptık. Fakat içeriğinde ufak değişikliklerle yine karşımıza geldi. Bizde mücadele etmekten vaz geçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.  
 
MA / Tolga Güney