‘Kadınlar bu yüzyılda isyanın ve devrimin öznesi oldu’

img

İSTANBUL- "Ayaklanmanın ışığında İran'daki gelişmeleri konuşuyoruz" adlı panelde konuşan Marksist Teori Dergisi Yazarı Sıtkı Güngör, “Bu yüzyılda kadınlar isyanın ve devrimin öznesi olarak dünya tarihinde öne çıkıyor” dedi.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) İran'da Jina Mahsa Amini'nin “ahlak polisi” tarafından katledilmesi sonucu yaşanan gelişmeleri ele alan "Ayaklanmanın ışığında İran'daki gelişmeleri konuşuyoruz" adıyla Kadıköy Hadig Kafe-Sanat'ta panel düzenledi. Panelin moderatörlüğünü SGDF Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Sinem Çelebi yaptı. Marksist Teori Dergisi Yazarı Sıtkı Güngör’ün konuşmacı olduğu panele çok sayıda kişi katıldı.

Panel, İran'da kadınların öncülük ettiği direnişin yer aldığı sinevizyon gösterisiyle başladı. Sinevizyon gösterisinin ardından söz panelist Sinem Çelebi, İran’da başlayan ve tüm dünyaya yayılan direnişin kadın özgürlüğünü kazanmaya dönük bir devrim hareketi olduğunu vurguladı. Çelebi, “İranlı kadınların direnişi bana daha önce tıpkı Rojava'da  IŞİD barbarlığından kurtulmaya çalışan kadınların başörtüsünü çıkarıp atmasını hatırlattı. Bu günde İranlı kadınların aynı şekilde molla rejiminin baskısıyla taktıkları siyah örtülerini atıyorlar. Kadınlar özgürlükler İran’da ve tüm dünyada direniyor. Jin jiyan Azadi sloganı erkek egemenliğini sarsıyor” diye belirtti.

‘İRAN KRİZİ YENİ DEĞİL’

Çelebi’nin ardından söz alan Sıtkı Güngör, İran’ın  tarihte “Ari insanların ülkesi” olarak yer aldığını ve 3500 yıllık bir tarihe, derin bir kültüre sahip olduğunu söyledi. İran’da yaşanan bu krizin yeni olmadığının altını çizen Güngör,“1979 İslam Devrimi’nden günümüze devam eden devlet ve toplum arasındaki bu krizi doğru anlamak için İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluş nedenini analiz etmek gerekir” diye belirtti.

İŞÇİ DİRENİŞLERİ

İran’da devrimci geleneğin çok geçmişlere dayandığını belirten Güngör, “1941 yılında Muhammed Rıza Pehlevi şah olduğu geçiş dönemindeki görece politik özgürlük koşullarında işçi eylemleri canlandı ve petrolün millileştirilmesini ve parlamentonun güçlendirilmesini talep eden hareketle birleşti.  1951 baharında petrol alanlarında bir dizi grev ve genel grev yapıldı. Ve 65 bin kişinin katıldığı bir genel grev düzenlendi. Protestolar hızla ülkenin diğer kesimlerine yayıldı. Grevler petrolün millileştirilmesini talep eden harekete güç kazandırdı. Bu hareketin lideri milletvekili Musaddık 1951'de başbakan olunca petrol sanayisini millileştirdi. Britanya ve ABD'nin 1953'te düzenlediği bir darbeyle Musaddık devrilince, iktidarı yeniden ele geçiren Rıza Pehlevi sendikal harekete karşı yoğun bir baskı ve saldırı başlattı. Binlerce insan tutuklandı, onlarca kişi idam edildi. 1957'de bağımsız sendikalar yasaklandı. Buda  Şahın gizli polis örgütü SAVAK sarı sendikalar üzerindeki kontrolünü genişletti” şeklinde konuştu.

‘KADINLAR İSYANIN ÖZNESİ OLDU’

İran’ın çok eski bir tarihe sahip olmasının yanı sıra tek tanrılı dinlerin ilk çıktığı yer olduğunu belirten Güngör konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “İran’nın çok köklü bir devlet geleneği olması ve tek tanrılı dinlerin çıkış yeri olmasından kaynaklı Fars milliyetçiliğini yaratmıştır. Ortadoğu’da bin 200 yıllık bir halk-devlet çelişki yaşanıyor. Bu çelişkiler halklarda, emekçiler doğal olarak bir tepkiye neden oldu. İran’da her dönem kadınlar değişik biçimlerde eylemlerin öncüsü oldu. Bu yüzyılda kadınlar isyanın, ayaklanmanın öznesi olarak dünya tarihinde öne çıkıyor. İran, aynı zamanda işçiler ve emekçilerin de büyük direnişlere sergilediği bir yer olmuştur. Daha önce İran halkı gıda talebiyle sokağa çıkmıştı. Özellikle Güney Kürdistan’da buna karşı emekçiler emek sömürüsüne ilişkin sokağa çıktı. Dolayısıyla İran için yeni bir şeyden bahsetmiyoruz. Molla rejiminin reform olarak adlandırdıkları baskıcı politikalara karşı İran halkı her zaman direnişte olmuştur.”

‘KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR AYAKLANMADIR’

İran’da başlayan isyanların kadın özgürlükçü bir devrime işaret ettiğini kaydeden Güngör, “İran’da sadece kadın sorunları yok. İran yapısı gereği çok inançlı, çok uluslu bir ülke olmasına rağmen Fars milliyetçiliğinin öne çıktığı bir ülke. Bu yüzden bu topuklara üzerinde en çok hakim olmuş din, ulusalcılık ve kominizimdir. İran’ın baskıcı ve faşist bir rejim olması nedeniyle sadece üç sendika var. Milyonlarca işçinin olduğu bir ülkede sendika kurmak yasak. Bir insan hakları derneği kurulamıyor. Çünkü hepsi cezaevinde. Kadınlar, Kürtler kısacası direnen herkes cezaevinde. Bu baskı rejiminden dolayı İran’da sık sık lokal ayaklanmaların çıkmasına neden olmuştur. Ama şuan ki ayaklanmalar, cins, sınıf ve iktisadi taleplerin olduğu politik bir direniştir. Bunu görmemiz lazım. En ufak bir hak talebinde bile insanlar idam ediliyor. Buna rağmen İran halkı bu gün sokakta ve bu yüzden büyük bir onuru hak ediyorlar” diye konuştu.

ROJAVA DEVRİMİ GÜNCELLİĞİ

 “İran devrimi yeni devrimci örgütlenmelerin öncü motivasyonu olacak. Halkta özgüven yaratacak” diyen Güngör, devamla “İran’da saçını açmak ve kesmek ölüm demek ama bu gün İran sokaklarında kadınlar saçını açarak başörtülerini yakıyor. Buradan çıkaracağımız ders şudur; devrimimin günceliğini bilmek ile anlamak farklıdır. Bizim için devrim her gün yaşanan olayların içindedir. İran’da daha önce de kadınlar öldürüldü fakat bu ayaklanmalar yaşanmadı. Günceli yakalamak adına Rojava devrimi örnek gösterilebilir. Rojava devrime bakın, onlar devrimin güncelliğinin farkında oldular ve orada bir örgütlemeyi sağlayarak devrimi gerçekleştirdi. Bu anlamda devrimin güncelliğini yakalamak önemli” ifadelerini kullandı.

Panel, yapılan konuşmaların ardından soru ve cevaplarla son buldu.