TTB’nin Büyük Kongresi: Emek bizim, söz bizim

img
ANKARA - TTB’nin 74’üncü Büyük Kongresi’nde konuşan Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, "Ekosistemi tüketim nesnesine dönüştüren kapitalist sistem içinde ‘nesneleşmeye hayır’ demek bizim için zorunludur” dedi.
 
Türk Tabipler Birliği’nin (TTB), 3 gün sürecek 74’üncü Büyük Kongresi başladı. “Emek bizim, söz bizim” şiarıyla düzenlenen kongrenin ilk günü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Abdülkadir Noyan Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
 
Kongreye Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk ile Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanları Mehmet Bozgeyik ve Şükran Kablan Yeşil’in yanı sıra siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, sendika başkanları,  TTB’ye bağlı tabip odaları başkanları ve çok sayıda hekim katıldı.
 
Divan seçimiyle başlayan kongrede ilk olarak yaşamını yitiren sağlık çalışanları anısına saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşunun ardından söz alan divan başkanı, nitelikli sağlık eğitimine vurgu yaparken Beyaz Yürüyüş ve Beyaz Görev eylemlerinin etkisini anımsattı ve dayanışma mesajı verdi. Kongre gündeminin oylamaya sunulmasıyla devam eden kongre, TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın konuşmalarıyla sürdü.
 
‘NESNELEŞMEYE HAYIR’
 
Konuşmasına, “Birlikte yürüdüğümüz dostlarımız hoş geldiniz” sözleriyle başlayan Korur Fincancı, uzun soluklu pandemi sürecinde yürüttükleri mücadeleye dikkat çekti. “Emek bizim söz bizim” şiarını hatırlatan Korur Fincancı, sağlık çalışanlarının haklarını alana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini ifade etti. Korur Fincancı, “Salgını yönetmek yerine algıyı yönetmekle uğraşanlarla mücadele ettik. Ekosistemi tüketim nesnesine dönüştüren kapitalist sistem içinde ‘nesneleşmeye hayır’ demek bizim için zorunludur” dedi.
 
SAĞLIK BAKANLIĞININ YANLIŞ PANDEMİ VERİLERİ
 
Pandemi sürecinde çok kişinin ve sağlık çalışanının yaşamını yitirdiğini ifade eden Korur Fincancı, “Bugün de algı yönetiliyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın birçok itirafı var. ‘Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerine göre belirlediğimiz 50 bin vaka var ama bir o kadar daha var’ diyebiliyorlar. 11 Mart 2020’den itibaren ölüm verilerini karşılaştırdığımızda Bakanlığın verilerinden 5 kat fazla ölüm olduğunu gördük. Ölümlerin yoksul mahallelerde iki buçuk kat daha fazla olduğunu gördük. Bu da bize pandeminin sınıfsal niteliğini gösterdi” diye konuştu.
 
‘SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM’ÜN NE DEMEK OLDUĞUNU PANDEMİDE GÖRDÜK’
 
Aşılamadaki eşitsizliğe vurgu yapan Korur Fincancı, yaşam hakkı ihlallerinden TTB’nin sorumlu olmadığını belirtti ve 2021 yılında sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte sorumlu bakanlar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını aktardı. Korur Fincancı, “Bize ticari sır diyerek verileri vermeyen tüm kamu görevlileri sorumludur. Meslektaşlarımızı köle gibi çalıştıran ve erken emekliliğe zorlayanlar ‘sağlıkta dönüşümü’ gerçekleştirenlerdir. Sağlıkta dönüşümün ne anlama geldiğini pandemide gördük” ifadelerini kullandı.
 
Sağlık emekçilerinin ayrımcılıklarla karşı karşıya kaldığını söyleyen Korur Fincancı, Kovid-19’un hala meslek hastalığı olarak kabul edilmediğini anımsattı.
 
‘KARANLIĞA KARŞI ADIMLAR ATTIK’
 
Korur Fincancı şöyle konuştu: “Bize hayat eve sığar’ dediler ama sığmadı. Dünya nüfusu son 50 yılda iki kat arttı. Küresel ekonomi 4 kat arttı. Emek rejimi değişti. Artık uluslararası sermaye ve ona karşı emekçiler var. O zaman uluslararası mücadeleye de ihtiyacımız var. Sulak alanlar yüzde 87’si tüketildi. 1980 ve 2000 arasında 100 milyon tropikal orman yok oldu. Bir milyon türün önümüzdeki yıllarda yok olacağı belirtiliyor ama bize ‘yaşam kalitenizi arttırdık’ diyorlar. Bize dayattıkları tüketim ekolojik krizleri de beraberinde getirdi. Biz ise toplumsal sağlık mücadelemizi örgütlemek adına önümüze ödevler koyduk. Toplumu yok etmeyi çalışan karanlığa karşı adımlar attık. Karanlığa karşı önlüğümüzü ilikleyerek yollara düştük. Bazen uluslararası bir sempozyumda bazen de kadınlar sağlığı kongrelerinde tartışmalar yürüttük. Taleplerimiz için de alanlardaydık. Bizi 2-3 dakikaya mahkûm edenlere karşı alanlardaydık. Biliyoruz ki birlikte mücadele edersek her şeyin altından kalkarız. Beyaz Yürüyüş ile sesimizi dört bir yanda duyurduk. Beyaz buluşmalarla İstanbul’dan Van’a her yerde bir aradaydık.” Erdoğan’ın hekimlere yönelik “varsınlar gitsinler” sözlerini hatırlatan Korur Fincancı, “Hiçbir yere gitmiyoruz. Emek bizim, söz bizim” dedi.
 
KIBRIS TTB’DEN DAYANIŞMA MESAJI
 
Ardından davetli konukların konuşmalarına geçildi. İlk olarak Kıbrıs TTB adına Doktor Özlem Yurkut söz aldı. Yurkut, Kıbrıs’ın son 3 gündür orman yangınlarıyla mücadele ettiğini ancak yeterli yangın söndürme uçaklarının olmadığını ifade etti. Yurkut, buna rağmen Kıbrıs Cumhurbaşkanı’nın ise yeni bir Cumhurbaşkanlığı külliyesi yapmak istediğini ifade etti ve devam etti: “Benzer sorunlar yaşıyoruz. Bizler Kıbrıs’ta sizler ise burada yaşam hakkı ve barışı insanlık adına, dayanışarak güçlenmeye devam edeceğiz. Meslek onurumuz ve halk sağlığı adına mücadelenize dayanışmamızı bildiririm.”
 
Yurkut’un konuşmasının ardından piyano dinletisi gerçekleştirildi. Ardından ise 10 dakikalık ara verildi.
 
SANCAR: ‘TTB TÜRKİYE’NİN YÜZ AKI’
 
Aranın ardından kongre, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın konuşmasıyla devam etti. TTB’nin mesleki ve demokratik alanda Türkiye’nin “yüz akı” kurumlarından biri olduğunu belirten Sancar, “Sicilimde TTB ile çalışmış olmayı bir şeref olarak görüyorum” dedi. Pandemi sağlığın kamusal niteliğinin önemini ortaya çıkardığını ifade eden Sancar, sağlıktaki eşitsizliklere de dikkat çekerken, “Burada yürütülen çalışmalar ülkedeki insanların kamusal sağlığı açısından önemli. Hekimlerin mücadelesine verdiğimiz destek ortada. Sağlık kamusal bir hizmet olarak görülmelidir. Piyasanın acımasız mekanizmalarına bırakılmamalıdır. TTB de Beyaz Eylem adı altında 30 yıldır bu hedefler için kararlı ve değerli bir mücadele yürütüyor. ‘Emek bizim, söz bizim’ şiarı önemli bir yol göstericidir. TTB, bu şiarı bütün ülkeye mal etmek için elinden gelen her türlü çabayı sarf etmiştir” diye konuştu.
 
Sancar, devamında şunları söyledi: “Emeğin, sağlığın ve demokrasinin talanına karşı kim mücadele yürütürse bu iktidarın hedefi haline geliyor. Ya terörist ya da hain olarak nitelendiriliyor. İktidarın TTB’ye yönelik saldırılarının altında da talan politikaları yatıyor. Yalanı da kendi varlık sebepleri olarak gören bir anlayışın hak ve hakikat mücadelesi verenlere saldırması normaldir. İktidarın hakikat mücadelesini hedef almak gibi bir politikası vardır. Eşit, erişebilir, nitelikli ve ana dilde sağlık hizmeti temel hedefimizdir. TTB’nin de bu konudaki birikimi bize yol gösteriyor.”
 
Sancar, son olarak Mahmut Ortakaya’nın, “Sağlıktan ve özgürlükten tasarruf olmaz” sözünü hatırlattı ve kongreye başarılar diledi.
 
EMİR: ‘KAMUCU BİR SAĞLIK POLİTKASI’
 
Sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Murat Emir söz aldı. TTB’yi sağlık hakkını savunduğu için saldırılara maruz bırakıldığını ifade eden Emir, “Bu mücadele bitmedi, bitmeyecek. Maalesef siyasi iktidar sorunları çözmek bir yana katmerleştirmekten yorulmadı. Bizler ayrıştırmadan bu iktidara ve anlayışa itiraz eden, eşitlik talep eden, nitelikli sağlık hizmeti talep eden insanlar olarak ülkemizin önüne gerçekçi ve kamucu bir sağlık politikası koymak zorundayız” sözlerine yer verdi.
 
Kongre, konuşmalarla devam ediyor.