BALIKESİR - İvrindi'de ekosistemde geri dönülmez tahribatlar yaratan madenin kapasitesi arttırılmak isteniyor. Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Süleyman Eryılmaz, "susuzluk ve yeni bir İliç faciası" uyarısında bulundu.
Balıkesir’in İvrindi ilçesine bağlı Değirmenbaşı Mahallesi'nde, faaliyet gösteren Nurol Holding’e bağlı TÜMAD Madencilik Şirketi yıllardır Madra Dağı’nda siyanür kullanarak altın ve gümüş madeni arıyor. Bölge halkı ekosistemde geri dönülmez tahribatlar yaratmasından ötürü maden faaliyetlerine karşı çıkarken, kapasite artışı için 27 Mayıs’ta halkın da katılımıyla toplantı yapılacak. Toplantı, saat 10.20'de İvrindi ilçesinin Değirmenbaşı Mahallesi'nde bulunan köy kahvehanesinde gerçekleştirilecek.
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci 2016 yılında başlayan ve 2019'da faaliyete geçen maden, mevcut durumda 835,53 hektarlık bir alanda işletiliyor. Olası 452,44 hektarlık artış ile toplam alanın bin 287,97 hektara çıkarılması planlanıyor. Bununla birlikte ocak alanı 134,21 hektardan 353,36 hektara, atıkların toplandığı yığın liç alanı da 83,63 hektardan 257,4 hektara çıkarılacak. Mevcutta bölgede yıllık 7 milyon 760 bin ton olan liç yığını ise 15 bin 500 bin tona çıkarılacak.
HAVZALAR TEHDİT ALTINDA
Genişletilmek istenen maden sahası, Kuzey Ege Havzası ve Susurluk Havzası sınırında bulunuyor. ÇED alanı, 3 mikro havzanın kesişim bölgesinde yer alıyor. Bu havzalardan Akpınar Dere Mikro Havzası’nda yer alan mevsimsel dereler kuzey-güney yönlü akış göstererek, akar dere olan ve doğudan batıya akış gösteren Akpınar Deresi’ne akıyor. Yahu Dere Mikro Havzası’ndaki Yahu Deresi güneybatı- kuzeydoğu yönlü akış olurken, Madra Dere Mikro Havzası’ndaki akar dere olan Madra Deresi, güneybatıdan sularını toplayıp, yan kollar olan Sarısu Deresi ve Kocageçit Deresi ile birleşerek havzayı terk ediyor.
YAYLAYI BOŞALTMA KARARI
Öte yandan ÇED alanı, Kadastro Haritası’na göre orman ve mera arazisi üzerinde kalıyor. Kapasite arttırma planına dahil edilen ve Gömeç ilçesine bağlı Hacı Hüseyinler Mahallesi tarafından mera olarak kullanılan Hacıhüseyinler Yaylası için kaymakamlık tarafından 14 Şubat’ta boşaltma kararı alındı.
Ekoloji Birliği Eşsözcüsü Süleyman Eryılmaz ile mevcut madenin ve olası kapasite artışının bölgeye zararlarını konuştuk.
RUHSATLI ALAN 6 BİN 600 HEKTAR
Şirketin 2016'da aldığı 10 yıllık işletme izninin 2026'da biteceğini anımsatan Eryılmaz, bölgedeki ruhsatlı alanın 6 bin 600 hektar olduğunu ve bu alanın daha da genişleyebileceğini belirtti. Mevcut kapasitenin yüzde 50 oranında bir artış yaşanacağını kaydeden Eryılmaz, "Bölgede devasa 4 çukur vardı, şimdi bu çukurları birleştirerek, 2 çukura düşürecekler. Bunlar zaten 300 ile 800 metre derinliğe inen devasa çukurlardı. Birleşmeyle birlikte iki büyük çukur olacak. Kapasite artışı, güney batı yönüne yani Kozak Yaylası ve İzmir yönüne doğru olacak. Çamoğlu köyünün merasına çok yakın. Baktığı vadinin tam karşısında da Hacı Hüseyinler köyünün merası var. Bu yaylada ise yerleşim alanı var" diye belirtti.
İKİ BÜYÜK TEHLİKE
Kapasite artışının iki türlü risk taşıdığına dikkat çeken Eryılmaz, birinci riskin liç yığın alanının devasa boyuta çıkarılacak olması olduğunu söyledi. Liç yığını tesis kapasitesinin iki katına çıkarılmak istendiğini dile getiren Eryılmaz, "Bu proje 9 yıllık bir proje ve 9 yıl 15 milyon 500 tonla çarpılırsa devasa bir liç kapasitesi ortaya çıkıyor. Bunu orada nasıl tutacaklar ki zaten topografik yapı da eğimli bir yapı. Bu büyük bir riski ortaya çıkarıyor. Liç alanının Kozak Yaylası ile Susurluk Havzası'na giden su varlıklarının bulunduğu bir alanda olması ayrı bir tehlike. Liç alanı, bu vadiden Kuş Cenneti'ne kadar giden su havzası alanını tehlikeye sokuyor. İkinci bir İliç riski taşıyor" dedi.
İkinci riskin ise patlatmalarla birlikte oluşabilecek susuzluk olduğunun altını çizen Eryılmaz, “Kuzey Ege Havzası ve Susurluk Havzası'nı besleyen Madra Dağı'nda yapılan kazılarla yeraltı su varlıkları ciddi tehlikeye girdi. Bunun sonuçlarını körfez tarafında iki yıldır çekiyoruz. Çünkü Balıkesir Büyükşehir Belediyesi içme suyunun yüzde 86'sını yeraltı su varlıklarından karşılıyor. Dolayısıyla artezyenler tuzlaşmaya başladı, kuyularda su yok. Belediye buna çare bulmaya çalışıyor. Patlatmayla yapılan açık ocak işletmesi ile su varlıkları yok oluyor. İklim krizini de işin içine katarsak iki havzayı da ciddi susuzluk tehlikesi bekliyor" ifadelerini kullandı.
KÜLTÜREL YIKIM
Bir diğer yok oluşun ise kültürel olarak yaşanacağını belirten Eryılmaz, şöyle devam etti: "Hacı Hüseyinler köyü gibi bölgede birçok yerleşim ve mera alanı var. İnsanların orada mezarlıkları, evleri, camileri var. Bu köyler, 300-400 yıllık köyler ve insanlar buna tepki gösteriyor. Orada insanlar belirli zamanlarda hayvanlarını meraya salarlar. Kapasite artışıyla birlikte o merada kullanılamayacak. Alanda bir sürü çeşme var. Bunlarda işletme alanı içinde kalacak ve kültürel bir yıkıma yol açacak. Bu nedenlerle 27 Mayıs'taki toplantıya bizde katılacağız ve tepkimizi dile getireceğiz. 27'sine kadar katılımı örgütlemeye çalışacağız. Hem körfezdeki hem de Türkiye'deki diğer ekoloji örgütleri ile ortaklaştırmaya çalışacağız."
MA / Tolga Güney