Fuat Kav: Müzakere de mücadelenin bir parçasıdır

img

HABER MERKEZİ - PKK’nin ideolojisi ve yarattığı değişimler nedeniyle klasik bir parti olarak görülmemesi gerektiğini belirten yazar Fuat Kava, bugün Abdullah Öcalan ile müzakere yapılmasının önemli bir adım olduğunu dile getirerek, “Müzakere de mücadelenin bir parçasıdır" dedi. 

Küresel güçlerin anlaşmalarıyla toprakları parçalanan Kürtler, imha ve inkar politikaları karşısında varlık mücadelesi yürüttü. Son yüzyılda birçok isyanla varlığını korumaya çalışan Kürtler, Dersîm’den Zilan’a, Agirî’den Koçgiri’ye birçok kez katliamlarla karşı karşıya kaldı. Osmanlı Devleti’nin enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin soykırım saldırılarıyla yok edildiği düşünülen Kürtler, 27 Kasım 1978’de PKK’nin kuruluşuyla yeniden tarih sahnesine çıktı.
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Kürdistan sömürgedir” teziyle 1973 yılının Newrozu’nda Ankara’nın Çubuk Barajı’nda bir araya gelerek başlattığı yürüyüş, Kürt halkına dönük imha ve inkar politikalarının en tehlikeli noktaya geldiği bir dönemde, 27 Kasım 1978’de Amed’in Lice ilçesi Fis Köyü’nde tarihi bir karar alındı. Abdullah Öcalan’ın öncülüğünde bir araya gelen Apocular, ulusal direniş kararı aldı. Aynı toplantıda Partiya Karkerên Kurdistan’ın (PKK) kuruluşu da kararlaştırıldı. Ulusal Direniş Günü ilan edilmesiyle özgürlük mücadelesinin yolculuğu da başlamış oldu. 
 
“Biz, bu yıllarda kimsenin adını bile söyleyemediği bir ülkenin yurtseverliğini yaptık. Hiç kimsenin kimliğini bile ağzına almak istemediği bir halkın gerçeğini açığa çıkardık. Herkesin adeta utanarak, kaçmak istediği ulusal özelliklerin gerçeğini vurguladık. Nasıl ki, bütün bu konularda bir aşağılık durumun kader olmadığını söyledikse de, bunları böyle görkemli bir devrimde yürütmenin, bizim için öyle çokça duygulandırıcı şeyler olmayacağını söylüyoruz. Çok mütevazi ve yapılması gerektiği kadar, yaptık diyoruz.” (Abdullah Öcalan – 15 Ağustos 1997)
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum manifestosunda da belirttiği üzere, PKK’nin 47 yıllık mücadelesi Kürt halkının varlığını kanıtladı. Bu mücadeleyle Kürt halkının imha edilmesinin önüne geçildiği gibi, Kürtlerin kendini yeniden yaratmasını da sağladı. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum çağrısıyla 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde toplanan PKK 12. Kongresi’nde fesih ve silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı alınsa da Kürtler, varlığını kanıtlayan bu mücadelenin başladığı 27 Kasım’ı bayram havasında karşılıyor. 
 
Kürtlerin için milat niteliğinde olan ve dünyaya damgasını vuran PKK’nin kuruluş sürecini, amaç ve hedeflerini, 47 yıllık mücadelesini, fesih ve silahlı mücadeleyi sonlandırma kararını gazeteci yazar Fuat Kav değerlendirdi.
 
 
KENDİNİ DÖNÜŞTÜREN HAREKET
 
Fuat Kav, PKK’nin sadece bir parti olarak değerlendirilemeyeceğini ifade ederek, PKK’nin çok farklı, çok değişik, zamanı ve mekanı belli olmayan bir oluşum olduğunu vurguladı. PKK’nin sürekli kendisini değiştiren, dönüştüren, kendisine sürekli anlam katan, ihtiyaca göre her zaman ve her koşul altında çok esnek olarak kendisini ifade eden bir oluşum olduğunu ifade eden Fuat Kav, “İdeolojisiyle, siyasetiyle, örgütsel duruşuyla, işleyişiyle dışarıdan bakıldığı zaman Leninist ya da Marksist partiler gibi kurulmuş olsa da; o dönem itibarıyla reel sosyalizmden etkilenmiş olmasına rağmen, onun ideolojisini bir biçimde kendisinde yaşamsallaştırmış olmasına rağmen, yine de PKK’nin diğer Marksist-Leninist örgütler, partiler gibi olduğunu söyleyemeyiz” dedi.
 
PKK’nin kaba anlamda devrim hareketi olmadığını, çok boyutlu, çok farklı zaman ve mekanda, çok farklı olgu ve olaylarda devrim yapabilen bir hareket olduğuna dikkat çeken Fuat Kav, şunları söyledi: “Genel olarak partilerde ‘devrim’ denildiği zaman bir iktidarın yerine iktidarını kurmak anlaşılır. Ya da bir devleti yıkarak, kendi devletini kurmak... İşte bu proletarya diktatörlüğü olabilir ya da farklı şekilde ifade edilir. Lenin de Marx da devrimi böyle ifade ederdi. Ama PKK'nin devrim anlayışı baştan beri böyle değildir. Toplumu, toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak kendisini örgütleyen, ona uygun olarak yürüyen ve ona uygun olarak da teoriler oluşturan, oluşturmuş olduğu bu teoriler ekseninde bir devrim yapar.
 
DEVRİM STRATEJİSİ
 
Örneğin bir kadın devrimi... Ulusal bilinçten yoksun olan bir Kürt ulusunun yeniden adlandırılması, yeniden biçimlendirilmesi... Bunu bir devrim olarak görmek gerekir. Yine toplumu uyandırma, topluma biçim verme, anlayış verme, zihniyet kazandırma; bunların hepsini aslında Kürdistan'da gelişen devrimin farklı farklı versiyonları olarak değerlendiriyoruz. PKK devrimi; diğer partilerden birçok konuda farklı olduğu gibi, tabii ki birçok konuda da örtüşüyor. En nihayetinde adı partidir. Toplantısı, işleyişi, eleştirisi, özeleştirisi, devrim stratejisi ve benzeri birbirine çok yakın olan da var ama birbirlerinden çok farklı olanlar da var.”
 
KADIN OLMADAN DEVRİM OLMAZ
 
PKK’yi diğer partilerden ayıran özellikler olduğuna dikkat çeken Fuat Kav, “Örneğin hiçbir parti kadını devrime katma, mücadeleye dahil etme, dahil edilen kadının kendi bünyesi içerisinde zihniyet yaratma gibi bir yaklaşımı yoktur. Ama PKK kadını bambaşka bir kategoride ele alıyor. Başkan Apo, ilk sömürülen, ezilen ulus olarak ele alıp değerlendiriyor kadını. Kadın olmadan devrim olmaz diyor. Önce kadın kendisini yaratacak diyordu. Onun ideolojisini, onun örgütünü, onun siyasetini, onun öz savunmasını yaratmak, daha sonra onunla devrim yapmak. Mesela diğer partiler; ‘Önce devrim yapacaksın, daha sonra kadının hakkını vereceksin, kadını değiştireceksin, dönüştüreceksin, toplumun eşit bir yurttaşı haline getireceksin’ anlayışı içinde. Başkan bunu reddediyor. Çünkü devrimler özgür insanlarla gerçekleşebilir. Özgür erkek ve özgür kadınla ancak devrimler olabilir. Özgürleşmeyen bir kadın, bir erkek, gerçek anlamda devrimci olamaz” diye belirtti.
 
DEVRİM ANLAYIŞI 
 
Fuat Kav, devrimciliğin de bu temelde ele alınması gerektiğinin altını çizerek, aksi halde devrimin mümkün olmadığını söyledi. Fuat Kav, reel sosyalizmin yıkılmasının temel nedeninin bu yetersizlik olduğunu dile getirdi. PKK’nin ayıran temel özelliğinin ise devrim anlayışı olduğuna işaret eden Fuat Kav, “Klasik anlamdaki Marksist partiler, Leninist partiler tamamen dogmatik, günün koşullarına uygun olarak davranan, ona uygun olarak taktik üreten, strateji geliştiren konumda değillerdir, ondan uzaktırlar. Zaten bu nedenle hem reel sosyalizm yıkıldı hem de mevcut olan klasik Marksist partiler devrim yapamaz noktaya geldiler. Hemen hemen hepsi ideolojik olarak tasfiye oldular, politik olarak tasfiye oldular, örgütsel olarak tasfiye oldular; marjinal konuma düştüler. Marjinal konuma düşmelerinin esas nedeni sosyalizmin yanlış olduğu değil ya da sosyalizmin doğru olmadığı, doğru olmayan bir tez olduğu için de değildir. Devrimin yıkılması ya da sosyalizmin, reel sosyalizmin yıkılması sosyalizmin olmadığı, yanlış olduğu anlamına gelmiyor. O yanlış uyarlanmıştır. Dogmatik biçimde uyarlanmıştır” diye konuştu. 
 
Mevcut Marksist-Leninist partilerin devrim yapamaz noktaya gelmelerinin nedeninin de bu olduğunu belirten Fuat Kav, şöyle devam etti: “1800'lü yıllardaki, 1900'lü yıllardaki taktik ve stratejiyi 21. yüzyıla uyarlamaya çalışırsanız, tabii ki sonuçta devrim yapamaz noktaya gelmiş olursunuz. O açıdan PKK öyle olmadı. Mesela PKK ortaya çıktığı dönemde reel sosyalizmden gerçekten de etkilenmiş, ulus devlet eksenli kendisini örgütleyen ve bu anlamda stratejisini de çizen bir örgüt olarak, bir parti olarak kendisini inşa etti. Fakat ne zamana kadar bunu yapabildi? 90'lı yıllara kadar yaptı. 90'lı yıllara kadar PKK'nin ideolojisi devlet eksenli, reel sosyalizmden yoğun etkilenmiş bir ideolojiydi. Ve bu nedenle de savaşı yürüttü. Çünkü sonuçta reel sosyalizmin tezi şuydu: Siz eğer bir devlet kurmak istiyorsanız, dolayısıyla şiddet uygulamanız gerekiyor, devrimci şiddeti uygulamanız gerekiyor. PKK bu bağlamda etkilendi ve stratejisi devrimci halk savaşı oldu. Devrimci halk savaşıyla bir ulus devlet inşa edilecek. Kürdistan bağımsızlık mücadelesi temelinde bir Kürdistan devleti kurulacak. 
 
REEL SOSYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ
 
Bu strateji 90'lara kadar sürdürüldü. Başkan Apo ne yaptı? Reel sosyalizmin yıkılmasıyla birlikte şunu söyledi: ‘Mevcut durumda reel sosyalizm yıkıldı, yanlışlarından hareketle yıkıldı. Doğru olmayan tezlerden dolayı yıkıldı, dogmatik olduğu için yıkıldı. Kendisini değiştiremedi, dönüştüremedi, 20. ve 21. yüzyıla göre uyarlamadığı için yıkıldı. O zaman benim yapmam gereken nedir? Yeni bir arayış içerisinde girmem gerekir.’ Yeni arayışı neydi? Artık devrimci şiddetin görevlerini yerine getirdiğini, Kürt halkının varoluş sebebini tamamen oluşturduğunu, artık Kürtlerin inkar edilemeyeceğini; o zaman gelinen nokta itibarıyla eğer bir muhatap bulursa, Türkiye'de silahlı mücadele yerine demokratik mücadele, politik mücadele, hukuk mücadelesi temelinde bir mücadele yürütebileceğini söyledi.
 
Ve zaten Turgut Özal'la, Erbakan'la belli düzeyde geliştirilen temaslar bu eksen üzerinde kendisini ifade etmesinden kaynaklanan bir durumdu. Fakat biliyoruz, sonuçta bu gerçekleşmedi. Turgut Özal öldürüldü. Erbakan da devrildi. O da 28 Şubat ile bağlantılı olarak devrildi. İşte yerine Erdoğan bir parti kurdu, ayrıldılar ve benzeri. Aslında amacım burada savaşı anlatmak değil Burada PKK'nin ne olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Çünkü PKK 48. kuruluş yıldönümüne giriyor. 48 yıl boyunca PKK kendi varlığını sürdüren bir parti. Devletler değişti, yönetimler değişti, sistemler değişti, reel sosyalizm yıkıldı; onun yerine bambaşka dengeler oluştu. Türkiye'deki devrimci hareketler, Kürdistan'daki devrimci hareket, dünyadaki devrimci hareketler hepsi marjinalleşti. Fakat PKK marjinal konumuna düşmedi, PKK gücünü kaybetmedi. Oluşturmuş olduğu var olan güçle kendi gücüne yeni güçler kattı.”
 
ROJAVA DEVRİMİ
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın demokratik çözüm çabalarının karşılıksız bırakıldığını, bu süreçte Uluslararası Komplo’nun geliştirildiğini belirten Fuat Kav, “Başkan Apo'ya dönük yapılan uluslararası komplo neticesinde PKK yıkıldı, bitti, bitecek, artık Kürdistan sorunu da böylece bir kez daha gömülecek denildi. Ama öyle olmadı. Tam tersi PKK'nin yenildi, bitti, bitecek denildiği anda yeni bir hamleyle, kendisini değiştirerek, dönüştürerek, yeni yeni argümanlarla kendisini ifade ederek ve yeni hamleler geliştirerek kendisini yaşatabiliyor, kendisini geliştirebiliyor, güçlendirebiliyor. Başkan Apo'nun komployla İmralı'ya götürülmesinden sonra herkes bunu düşünüyordu, işte PKK bitti. Ama PKK bitmedi. İçeride tasfiyecilik devreye konuldu. Herkes yine ‘PKK bitti’ dedi. Ama Başkan Apo'nun yine müdahalesi, teorik izahatları, çözümlemeleri, kişilik çözümlemelerinden sonra ne oldu? PKK kendisini hem yenilediği gibi hem de Rojava'da bir devrim gerçekleştirdi. Rojava'daki devrimle yetinmedi; DAİŞ gibi kendisini tamamen Kürtleri katletme üzerine örgütleyen, vahşi konumda olan bir örgüte karşı yıllarca savaşı yürüttü. Ve DAİŞ’i ve kendisine destek veren güçlere karşı devrim gerçekleştirdi” şeklinde anlattı. 
 
İDEOLOJİK VE ÖRGÜTSEL DÖNÜŞÜM
 
Rojava Devrimi’nin sadece Kürtlerin devrimi olmadığını, uluslararası bir devrim olduğunu, bunun PKK ideolojisinin uluslararası bir konuma gelmesinin sonucu olduğuna işaret eden Fuat Kav, “Aslında Başkan Apo bu konuma geldi. Başkan Apo Kürdistan'da çıktı, orada örgütlendi, Ortadoğu'da anlam buldu; artık giderek işte Kürdistan dört parçasında kendisini ifade etti, tanınan bir kişilik haline geldi. Komplodan sonra yeni paradigmayla birlikte Başkan Apo artık uluslararası düzeyde bir devrimci haline geldi. Nasıl ki Marx, Engels, Lenin, Mao, Stalin, uluslararası düzeyde referans olarak gösteriliyor ise, yeni paradigmayla birlikte Başkan Apo artık uluslararası devrimci hareketler açısından bir referans konumuna geldi. Başkan Apo'nun İmralı Adası’nda gerçekleştirmiş olduğu değişim ve dönüşüm; ideolojik dönüşüm, politik dönüşüm, örgütsel dönüşüm, KCK'nin inşa edilmesi, yine özerklik, konfederalizm, kadın devrimi, bütün bunlar uluslararası düzeyde bir devrim tezine dönüştü. Artık Kürdistan'da bir devrim teorisi, stratejisi, tezi değil; Ortadoğu içinde de artık değil; Başkan Apo'nun yeniden kendisini ifade eden paradigmanın bütün dünyada anlam bulabileceğini, hayata geçirebilecek tezler olduğu yaklaşımı oluştu. Bu nedenle artık dünyanın her tarafında anti-sömürgeci, anti-kapitalist olan, özgürlükten yana olan, kadının özgürleştirilmesini isteyen hemen hemen herkes, kadın ya da erkek, grup ya da partiler, Başkan Apo'yu referans olarak göstermeye başladılar. O nedenle uluslararasılaşan bir önderlik, bu önderliğin temsil ettiği bir parti, bu partinin de temsil ettiği bir ideoloji, bir siyasi durum söz konusu” dedi. 
 
YENİ MANİFESTO
 
PKK’nin bu şekilde oluştuğunu vurgulayan Fuat Kav, “Klasik partiler gibi olsaydı, halklaşmazdı, büyümezdi, uluslararası düzeyde kendisini ele alıp değerlendirmesi mümkün olmazdı. O nedenle PKK son derece esnek bir harekettir. Bunun nedeni Başkan Apo gibi bir önderliğin olmasıdır tabii ki. Mesela son paradigmayı, daha doğrusu demokratik siyaset ekseninde Başkan'ın hazırlamış olduğu manifesto da aynı böyleydi. Başkan Apo 10 yıl aradan sonra yeni bir manifesto ortaya koydu. Ama bu manifesto önceki manifestoyu tamamlayan, eksik bıraktığı yerleri dolduran bir manifestodur” ifadelerinde bulundu. 
 
Fuat Kav, Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum adıyla ortaya koyduğu yeni manifestonun yankılarına değindi, şunları söyledi: “Herkes bir biçimde değerlendiriyor tabii. Eski klasik solcular diyelim biz buna. Sadece Türkiye’de değil, uluslararası marjinalleşmiş kesimlerin, örgütlerin, partilerin elbette ki bunu desteklemesi, bunu doğru bulması herhalde mümkün değil. Neden? Çünkü kendilerini aşamıyorlar, değiştiremiyorlar. Böyle katı, bir adım bile atamayacak kadar nefes alamayan partiler, örgütler tutturmuşlar ‘İllaki Marx ve Lenin'in, Mao'nun, Stalin'in parti şeması neyse, o dönemdeki devrim teorisi, taktiği, stratejisi neyse ben onları olduğu gibi bugün burada, bu koşullarda, 21. Yüzyılda uygulayacağım’ diyor. Ama günümüz bambaşkadır. Aslında bunlardan başka her şey değişmiştir. Değişmeyen hiçbir şey yoktur. Sadece bu klasik marjinalleşmiş kesimler değişmemiştir. Fakat onlar da sonuçta gün gün eriyorlar, parçalanıyorlar.” 
 
SOSYALİZM İNSANIN RUHUNDA VAR 
 
Fuat Kav, 21. Yüzyılda koşulların tamamen değiştiğine dikkatleri çekerek, “O dönemdeki devrim araçlarıyla bugün nefes alamazsın. Bugün ısrar edersen, kaybedersin. Elbette bunu söylerken, PKK ve Başkan Apo Marksizmin, Leninizmin yanlış olduğunu söylemiyor. O dönemin koşulları farklı… Başkan ‘Devrim koşulları değişmiştir. Onun araçlarının da üslubunun da propagandasının da stratejisinin de değişmesi gerekiyor. O dönemdeki doğrular o zamanda kaldı. Bugüne getirirsen yanlış olur’ diyor. Özetle bugüne uyarlarsan yanlış olduğunu söylüyoruz. Başkan, sosyalizmin tamamen doğru olduğunu söylüyor. Sosyalizm olmazsa, insanın da olamayacağını söylüyor. Sosyalizm insanın ruhunda var olan bir gerçek olduğunu söylüyor. Sonradan sınıfların ve devletlerin ortaya çıkmasıyla insanın düşüncesindeki, ruhundaki sosyalizm denilen gerçeklik erozyona uğratılmış, yozlaştırılmış; daha sonra bireyci ve bencil bir kişilik ortaya çıkmıştır. Ama bizim isteğimiz daha önceki doğal insanı yaratmaktır. O doğal insanın ruhunda sosyalizm vardır diyor Başkan. Biz nasıl doğal insanı inkar edebiliriz ki? Dolayısıyla sosyalizm doğal insanda söz konusu; işte biz doğal insanı yaratma çabası içerisindeyiz. Bu doğal insanla sosyalizmi yaratacağız” şeklinde konuştu.
 
Fuav Kav, PKK’nin ideolojisi ve yarattığı değişimler nedeniyle klasik bir parti olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “PKK değiştiriyor, dönüştürüyor ve büyük insanlar, büyük komutanlar çıkarıyor. Mazlum Doğan, Agit (Mahsun Korkmaz) arkadaş, Kemal Pir, Hayri Durmuş; bunlar hepsi PKK'nin içerisindeki devrimcilerdir. Bu arkadaşlarla devrim anlam ifade edebilir. Başkanın son manifestosunu esas hayata geçirilecek insanların, gerçeği gören, gerçeği bilen, doğruyu bilen, kafasında çelişkileri çatışmaları aşan, kapitalist sistemden kendisini koparan, sosyalizm için mücadele etmeyi başarabilen, yüzde 100 ikna eden insan ancak bu mücadeleyi sürdürebileceğini vurguluyor. İnsan kendini adamazsa, ne demokratik mücadele gelişebilir ne sosyalizm gelişebilir. PKK budur aslında. O nedenle PKK aynı zamanda bir militan partisidir, şehitlerin partisidir” diye belirtti. 
 
‘MÜZAKERE DE MÜCADELENİN BİR BOYUTUDUR’
 
PKK’nin fesih kararı aldığını ancak esas olarak değişim ve dönüşüm konumuna geldiğini vurgulayan Fuav Kav, “PKK 47 yıl boyunca sürdürmüş olduğu mücadelede büyük değerler yaratmıştır. Kürt gerçekliği açığa çıkarmıştır. Kürtlerin varoluşunu ispatlamıştır. Kürtlerin varoluşunu bütün dünyaya kabul ettirmiştir. Artık bütün dünya Kürtlerin bir ulus olduğunu, bir halk olduğunu, bu açıdan kendisini anadiliyle, kültürüyle, sanatıyla, siyasetiyle ifade edebilecek konumuna geldiğini gördü. Şu an Türkiye de o noktaya gelmiştir. Eğer Türkiye bugün İmralı'da Başkan Apo'yla müzakere sürecindeyse ve O’nunla tartışma yürütüyorsa, bu Kürtleri kabul ettiği anlamına geliyor. Başkan Apo'yu kabul etmek, onun yürütmüş olduğu mücadeleyi, mücadelenin yarattığı değerleri bir biçimde kabul etmek anlamına gelir. Çünkü eğer öyle değilse, mümkün değil Başkan Apo'yla masada oturup müzakere yapmak. Bu da mücadelenin bir başka boyutudur. 
 
Fuat Kav, son olarak PKK’nin sadece Kürdistan devrimine değil, Ortadoğu ve dünya devrimine çok büyük katkılar sunan bir harekettir olduğunu belirterek, “İdeolojisiyle, mücadele yöntemleriyle, araçlarıyla, herkesin kaybettiği bir dönemde kendisinin varlığını sürdürmesiyle, yenilmemesine rağmen kendini feshetmesi önemlidir. Bütün partiler eriyerek, biterek yok olmuşlardır. Ya devrilmişlerdir ya da erimişlerdir ya da bitirilmişlerdir. PKK öyle değil ama PKK yenildiği için kendisini feshetmedi. PKK kaybettiği için kendisini feshetmedi. PKK koşullara uygun olarak kendisini değiştirmesi dönüştürmesi gerektiği için kendisini feshetti. Başkan Apo'nun zaten açıklamaları bu temeldedir. Bu vesileyle PKK aslında böyle ele alınırsa, PKK'nin niçin var olduğunu ve bundan sonra niçin O’nun ruhunun sürdürülmesi gerektiğini artık herkes daha doğru anlayacaktır” dedi. 
 
MA / Özgür Paksoy - Mesut Bağcı